"Yarısı gündüz bardağın yarısı gece
Karanfilden küçük
Ay ışığından ince"
.
.
."Ne demek evi boşalt? Ben bir anda nasıl ev bulayım kendime?" Ağlamamak için kendini zor tutuyordu Ekin.
"Orası beni ilgilendirmez. Evi satışa çıkarttım bile. En geç bir haftaya çıkmış ol."
"Bir aylık kirayı peşin verdim ben size!" En son dayanamayıp sesini yükseltmişti. "Kalmadığın günleri hesabına geri gönderirim."
"Bakın lütfen!-" Telefon yüzüne kapandığında yıkılmış şekilde duvara sırtını yaslanıp çökmüştü. Ev sahibi kendisini tabiri caizse kapının önüne koymuştu. Bu evi bile zar zor bulmuştu şimdi tek başına nasıl ev bulacaktı bir hafta içinde?
Daha fazla tutamadığı gözyaşları yanağından süzülürken geçmişe dönmek istemişti yine. Her şey neden bu kadar zor olmak zorundaydı? Nasıl insanlar bu kadar vicdansız olabilirdi?
Yarın pazar günüydü. Tüm gün ev arayıp bir şekilde bulurdu belki. Ağlamamalıydı. Böyle şeyler olabilirdi. Bu düşüncelerle derin bir nefes almaya çalışsa da yarıda kesildi. Ağlamaya devam etti yine..
Tutulan beliyle gözlerini araladığında çöktüğü duvarın yanında ağlayarak uyuyakaldığını fark etti. Sabah olmuştu. Oysa çok zor uykuya dalardı önceleri. Yumuşak yatağında uykusunun kaçtığı geceler kokulu mumunu yakardı. Yumuşak tonlu bir müzik açardı. Sağa sola dönerdi devamlı. Peluşlarla dolu yatağı bazen boğardı kendisini, terasına çıkardı güzel havalı akşamlarda. Battaniyesini alır, yıldızları izlerken uyuyakalırdı. Hiçbir zaman duvarın kenarında ağlayarak uyumamıştı ama. Hiçbir zaman.
Kalkmak için zorladı kendisini. Ev bulmalıydı. Kahvaltı bile yapmadan attı kendini dışarı. Önce emlakçılara gitti. Bir sürü yere baktı. Saatlerce altını üstüne kattı şehirin. Ama hiç bütçesine uygun bir yer bulamadı. Dönem ortasında olduklarından uygun bütçeli yerleri çoktan öğrenciler tutmuştu.
Hayal kırıklığıyla döndü eve. Düşürdüğü omuzlarıyla eski balkonuna çıktı kahvesini alıp. Bulutlu gökyüzüne bakıp iç geçirdi. Hâlâ altı günü vardı. Pes etmemeliydi.
Sabah olduğunda her zamankinden daha uyuşuk haliyle üstüne mavi bir sweat geçirdi. Saçlarını bile taramadan kendini dışarı attı. Artık burası evi değildi. Yabancı bir yerde kalıyormuş gibi hissediyordu. Doğan mahallesine giden otobüse bindiğinde kulaklığını taktı yavaşça. En azından işi vardı...
Otobüsten indiğinde mutsuzca yürümeye başladı sahafa doğru. Dizine çarpan topla duraksadığında kendisine doğru koşan küçük çocukları gördü. Gülümseyip yerdeki topu aldı. Kendisine gelen çocuklardan birine verip saçını okşadı yoluna devam etmeden önce. Keşke o yaşlarıma dönebilsem, diye geçirdi içinden sonra.
Sahafın kapısını açmak için ittiğinde kilitli olduğunu fark etti. Ekrem amca henüz gelmemiş olmalıydı. Cebindeki anahtarla dükkanı açıp içeri girdikten sonra kendisini oyalamak için hızlıca kitapları listelemeye başladı.
Saatler sonra dükkanda kapı sesi işittiğinde gelene baktı. "Hoşgeldin amca." Tebessümle yaşlı adama doğru seslendiğinde aynı şekilde karşılık almıştı.
Birkaç saat daha çalıştıktan sonra kasada duran adama doğru ilerledi. Saat henüz üçe geliyordu. Yaşlı adam kendisine çekingence bakan çocuğa sorar gibi baktı. "Bir şey mi söyleyeceksin oğlum?"
"Ekrem amca ben bugün erken çıksam sorun olur mu? Kitapların çoğu listelendi. Yarına bitmiş olur."
Göz kenarları kırışana kadar gülümsedi sahafın sahibi. "Çıkabilirsin evladım. Acele etmene gerek yok demiştim. Bir sorun yok değil mi?" Erken çıkmasına atıfta bulunan adam merakla sorduğunda sarışın çocuk yorgunca omuzlarını düşürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Gündüzü -Gay
General FictionMahalle kabadayısıyla mahalleye yeni gelen güzel çocuğun hikayesi. ... Uyarı: Kitap YAŞ FARKI, şiddet ve olumsuz ögeler içermektedir.