20. Bölüm: Kal

3.7K 442 135
                                    


"Gitmek zorunda olduğu bu hayata,
kalarak yük olduğunu anlıyordu"
.
.
.

Bakkalını kapatıp evine doğru yürümeye başladı adam. Dört gündür kahveye uğramamıştı. Evden bakkala bakkaldan eve dönüyordu. Boş kalmadan oyalıyordu kendisini sürekli.

Gece yastığa başını koyduğunda uyuyamıyordu ama.
Gözünü kapattığı anda beliriyordu zihninde maviler.

Sağa dönüyordu, sola dönüyordu, olmuyordu. Kalkıp bir sigara yakıyordu gevşemek için. Paketin dibini görmesi uzun sürmüyordu. Bariz bir şekilde artmıştı öksürükleri birkaç günde.

Yürüdüğü loş sokakta fark ettiği yavru kediyle kaşları çatıldı. Bacaklarındaki ıslaklığın kan olduğunu anlamasıyla küçük kediye yürüdü büyük adımlarıyla. Son zamanlarda çok başıboş köpek dolanıyordu mahallede. Onlar mı saldırmıştı?

İri elleri arasında kaybolan kediyi inceledikten sonra bir şey olmadığını görmesiyle daha çok çatıldı kaşları. Yavaşça yere bırakıp başını salladı. Parmakları arasındaki tesbihe kedinin bacaklarındaki kan bulaşmıştı.

Kedi miyavlayarak evine giden yollardan kestirme olanına saptığında onu takip etti ağır adımlarıyla. Normalde bu yolu kullanmazdı ne kadar kısa olsa da. Hatırlamak istemediği anıları canlandırıyordu bu sokak.

Ama kendisinden izinsiz adımları onu o sokağa sürükledi. İçindeki sıkıntıya anlam veremiyordu. O kansızın öldüğü sokakta yürüdüğünden miydi sadece sıkıntısı?

Yüzünü buruşturarak yürüdü sırada fark ettiği bedenle kaşlarını çattı. Karanlıktan dolayı tam seçemiyor da olsa yerde baygın halde yatan kişinin sağlam dayak yediğini anlamıştı. Hızlı adımlarıyla yerdeki bedene yaklaştığı sırada sokak lambası olmadığından telefonunun flaşını yakması gerekmişti.

Ondan sonra olmuştu olan.

Üstü başı kan içinde kalmış olsa da, yüzünde küçük bir çizik harici yara olmayan baygın çocuğu fark ettiğinde nefesi kesildi.

Kalbi yerinden çıkacak gibi atarken delirdi korkudan. Nabzını kontrol etti başından kaynar sular dökülürken.

Yavaş da olsa attığını hissettiğinde, vakit kaybetmeden bir elini dizlerinden diğerini belinden destekleyerek kucakladı çocuğu. Küçük yaralı bedenini kolları arasına aldığı sırada hayatında ilk kez bu kadar korkmuştu adam.

Burun delikleri hızlı soluğundan açılıp kapanırken göğsü çok hızlı inip kalkıyordu. Görüşü karıncalanmaya başlamıştı.

Çocuğu sıkıca tutarak koşar adımlarıyla birkaç metre ilerideki apartmanın önüne geldi. Fazla kullanmadığı babasından kalma eski arabanın arka kapısını açtı. Ekin'i nazikçe koltuğa bırakıp sürücü koltuğuna geçti ve çalıştırdı aracı. Arabanın gazını ne kadar köklese de yeterince hızlı değildi. Direksiyonu sıkmaktan parmak boğumları beyazlamıştı.

Hiçbir şey düşünemiyordu panikten. Onu o şekilde görmek...Öyle gitmişti ki yerinden aklı acile nasıl geldiğini bilmiyordu.

Çocuğu yeniden kucaklayıp çıkarttığında arabanın kapısını bile kilitlememişti. Hastaneye yöneldiğinde büyük adımlarıyla, kendisini ve kolları arasındaki kanlar içindeki çocuğu fark eden hemşireler hızlıca sedye getirmişlerdi.

Birkaç dakika sonra kontroller için götürdükleri çocukla yapayalnız kaldığında hastane koridorunda, işte o zaman tüm düşünceler dökülmeye başladı birer birer.

Gecenin Gündüzü -GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin