"Gece sefalarının gündüz yalnızlığıydım."
.
.
.Arka kapağını okumaya daldığı kitabı kulağına dolan seslerle yerine bırakırken uzun kazağının kollarını avcunun içine almıştı. Üç gündür sinek avlayan eski sahafta sonunda ses duymak mutlu etmişti Ekin'i.
Kasada olduğunu düşündüğü Ekrem amcaya doğru yürüdüğünde yerinde görememesiyle kaşlarını çatmıştı. Sesler buradan geliyor gibiydi oysa.
"Ekin oğlum! Gel seni biriyle tanıştırayım." Kitaplıkların arkasında kiler olarak kullandıkları odadan kendisine seslenen Ekrem amcayla ne ara oraya gittiğini anlamamıştı. Adımları kilerden çok küçük bir oda gibi dizayn edilmiş dükkanın gizli odacığına yönelirken meraklıydı. Kısa boylu yaşlı adamı ve yanında dikilen uzun boylu, buğday tenli, kahve saçlı güzel kadını görmesiyle gülümseyerek selam vermişti.
"Merhaba." Yirmili yaşlarının sonundaymış gibi duran kadın kendisine selam veren genci şöyle bir süzmüştü baştan aşağı. "Babamın anlattığından da tatlı bir şeymişsin sen!"
Samimiyetle gülümseyerek konuştuğunda Ekin kadının Ekrem amcanın kızı çıkmasıyla şaşkınlıkla bakmıştı. Çocuğu olmadığını sanıyordu onun. Utangaç tebessümüyle "Teşekkür ederim." dediğinde Ekrem amcaya dönmüştü soran gözleriyle.
"Zehra benim tek çocuğum boncuk. Hayırsız bir evlattır ama iyidir özünde." Zehra babasının kendisini yermesiyle alınmışça bakmıştı. "E ilahi aşk olsun baba!"
"Yalan mı söylüyorum yahu geldiğin gittiğin yok. Şurada ölsem kim bilir kaç gün sonra öğrenirsin!" Sitemle konuşan adamla Ekin kaşlarını çatmıştı. "Öyle şeyler söylemeyin Ekrem amca." Kelimelerin gücü olduğuna inanırdı Ekin.
Zehra kendisine dönerek yaşlı adamı işaret etti parmağıyla. "Bakma böyle konuştuğuna. Keçi gibidir inadı. Yanıma almak için ne kadar ısrar ettim bir bilsen! Ayrılamıyor mahallesinden..."
Ekin birbirini şikayet edip duran baba kıza bakarak gülümsediğinde Ekrem amca da kendisine dönmüştü. "Evleniyor bir ay sonra. Düğünü bile yurt dışında yapıyorlar! Yaşlı babasını göstermek istemiyor çevresine." Ekrem amca Zehra'yı kızdırmak için mahsustan söylenirken Ekin yaşlı adamın abarttığını anlayarak kıkırdamıştı.
"Ben bir şey demiyorum sana bilet aldım gelmek istemedin! Gönlün olsun diye haftasonu mahallede eğlence düzenliyoruz ama yine yaranamadım!"
"Aman eğlencesi batsın ne olacak iftar sofrası gibi yemek düzenlemekten? Ben kızımın mürvetini göremiyorum mürvetini!" Kadın sıkıntıyla oflayıp siyah takımının yakalarını düzeltmişti. "Baba bu Arda'yla ortak kararımız biliyorsun bu konudaki hassasiyetini yalnızca ikimiz olacağız."Ekrem amca bir şey söylemeden ayakta durduklarını fark edip arkasında duran eski sarı kanepeye oturmuştu. "Zamane çocukları..." Ekin adamın gözlerini devirerek konuyu kapatmasına gülerken Zehra da babasının yanına yerleşmişti.
Ayakta tek başına kalan çocuğa baktığında iki beden kızgınca konuşmuştu Ekrem amca. "Yavrum otursana niye ayakta dikiliyorsun öyle kiraz sapı gibi?" Ekin yaşlı adamın benzetmesine gülerek üçlü kanepede yerini aldığında sohbetlerine katılmıştı baba kızın. Bir saatin sonunda öyle gülmüştü ki, uzun zamandır bu kadar güldüğünü hatırlamıyordu, yanakları ağrıyordu.
Zehra otuz yaşına basmış bir avukatmış. Bir ay sonra Milano'da evleneceği adam Arda'yla üniversitede tanışmış. Tanışma hikayelerini ve anılarını dinlerken Ekrem amca on beş dakikada sıkılmış, kızını vermekten pek hoşnut değil gibiydi, içeriye kaçmıştı. Zehra Ekin'i boş zamanında bir şeyler içmeye davet etmek için numarasını verdiğinde Ekin 'Zehra abla' olarak kaydedip çaldırmıştı numarayı. Zehra işinden dolayı kalabalık olan rehberinde çocuğu soyadıyla kaydetmek için soyadını sormuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Gündüzü -Gay
General FictionMahalle kabadayısıyla mahalleye yeni gelen güzel çocuğun hikayesi. ... Uyarı: Kitap YAŞ FARKI, şiddet ve olumsuz ögeler içermektedir.