(Devrimin Anlatımıyla)
Korkuyla uyandığımda nerede uyuduğumu fark etmiştim.
"Siktir!" diye mırıldandım kendime.
"Lütfen mesafeli olmuş olalım.." diye fısıldadım tekrar kendime. Gözlerimi korkarak açtığımda yanımda direkt onu gördüm, koluma öyle sıkı sarılmıştı ki...
Kolumu çok sevdi bakıyorumda! Birkaç denemeden sonra nihayet kolumu ondan kurtardım ve hızla yataktan kalkıp aşağı indim.
"Aferin Devrim, siktiğimin evinde gidip tekrar onun yatağına yatıyorsun!" kendi kendime söylenerek kızarken bir anda bir çığlık sesi duydum. Direkt olarak koşmaya başladığımda korkudan ölücek gibiydim, yukarı çıkar çıkmaz kapının önünde onu gördüm. Beni görür görmez yanıma koşarak gelip koluma sarıldı.
"Noldu!!??" dediğimde bana korkuyla bakıyordu.
"İçeride.." diye mırıldandığında kolum kangren olucaktı neredeyse. Yavaş adımlarla kapıya yaklaşıp tam açıcakken kolumu daha çok sıktı.
"Dur.." dediğinde endişeyle baktım ona, birbirimize uzun bir süre baktık. Gözlerinin ne kadar güzel olduğunu fark ettim, ela gözleri çirkin bakan insanlar gibi bakmıyordu.. Gerçekten anlamlı bakıyordu.
Kendime gelip kapıyı açtığımda kolumu bırakıp gözlerini kapattı. İçeride hiçbirşey yoktu, dalga mı geçiyor benle?
"E bir şey yok?" dediğimde tavanda varla yok arası bir örümcek gördüm.
"Bunun için değildir inşallah?" dediğimde kapıdan kafasını uzatıp masum bakan gözleriyle başını salladı.
"Napabilirim, fobim var iğreniyorum onlardan.." kapıyı kapatıp örümceği almaya çalıştığımda peçeteyle alıp kapıyı açtım.
Kapıdan çıkar çıkmaz bir çığlık daha attı, merdivenlerden inerken ona belli etmeyerek bu tatlı haline güldüm istemsizce. Örümceği peçeteyle birlikte bahçeye bıraktıktan sonra tekrar onun yanına çıktım.
"Attın mı?" dediğinde tebessümle başımı salladım. Şaka yapmak istercesine parmağımla arkasında ki duvarı göstererek bağırdım.
"Orada da var!!" dedim endişeli rol yaparken, bir anda duvara bakıp çığlık attığında tekrardan koluma sarıldı.
"Nerede!" diye bağırdığında bir anda büyük bir kahkaha atarak gülmekten ölücektim.
Bana anlamayarak baktığında anlamıştı o da şaka yaptığımı, sertçe koluma vurduğunda bir kez daha gülerek aşağı indik ve bir şeyler yedik.Mutfağı toplarken saate baktığımda saat 14'e geliyordu. Akşama kadar film, dizi, oyun derken saat akşam 8 olmuştu. Yemek yedikten sonra mutfağı topladım ve Beriayla beraber salonda bir film izledik. Sıkıntıdan artık ne yapacağımızı bilemeyerek önümüze ne çıkarsa izliyorduk. Saat gece 12'ye gelirken uykumuzun gelmesiyle yatak odasına gittik, onu zar zor da olsa içeri soktuğumda ben yer yatağını hazırlamaya başladım.
"Şey.." diye mırıldandığında ona baktım, yanakları kızarmış duvarlarda gezdiriyordu gözünü hep.
"Noldu?" dediğimde tavanlara bakmaya başladı tereddütle. Bir süre cevap vermeyip yorganı açtığında yatağın içinde bir şey arıyormuş gibiydi.
"Merak etme bir şey yok." dediğimde utançla baktı tekrardan bana.
"Araya yastık koyup, beraber yatsak? Korkuyorum.." dediğinde düşünmeden reddettim.
"Hayır!" dedim bir anda sertçe, sonradan ne kadar sert olduğumu fark ettim.
"Yani gerek yok, ben zaten burdayım. Benim olduğum zaman sana bir şey olmaz.." dediğimde gözleri parlamıştı.
"Vallahi mı?" dediğinde tebessüm ederek;"Vallahi..." dedim. Ben yatıp üstümü örterken onun hala ayakta durduğunu fark ettim.
"Yat artık." dedim bakmayarak.
"Ya ben mi yerde yatsam.." dediğinde gözlerimi devirerek ayağı kalktım ve birkaç yastık alıp ortaya koymaya başladım. Hafif bir gülümsemeyle bakarken somurtarak yerleştiriyordum bende.
"Al rahatladın mı? Yat hadi!" dediğimde gülümseyerek yattı, telefonumu alıp yanına yattığımda arada ki yastıklara güveniyordum sadece. Bir kenara kıvrılmış yine fısıldıyordum kendime.
"Lütfen sabah düzgün uyanalım.." diye fısıldadım birkaç defa, ardından onun uyuduğundan emin olduktan sonra uykuya bırakmaya çalıştım kendimi.
(Berianın Anlatımıyla)
Sabah uyandığımda Devrim yine yoktu, ama bu sefer dikkatimi çeken ilk şey yastıkların olmamasıydı. Hızla aşağı inip mutfağa indiğimde bu sefer o yoktu. Kaşlarımı çatıp diğer odalara bakmaya başladım, son çare olarak evin içinde bağırmaya başladım.
"Devrim!!" ses gelmiyince şüpheyle bahçeye çıktım, odun kestiğini gördüğümde derin bir nefes verdim. Yorulmuş bir şekilde durduğunda beni fark etmişti, hafif tebessümle yanına gitmeye başladım.
"Günaydın.." diye mırıldandığımda bana garip bakıyordu nedense, noldu yine!?
"Şey yanlış anlama ama, yastıklar neden yoktu?" dediğimde gözlerini kaçırarak konuşmaya başladı.
"Sen uyuduktan sonra ben geri geçtim yere, rahat et diye de yastıkları çektim.." dediğinde rahatlamış halde başımı salladım.
O odunları sobaya atarken bende mutfakta bir anlık yemek hazırlama hevesiyle dolabı açtım, yumurtaları görür görmez hemen çıkartıp kenara koydum. Tavayı alıp içinde yağı erittikten sonra yumurtaları kırdım. Tabi bu işte biraz beceriksizim, ilk yumurtayı kırmak için bir anda birbirlerine tokuşturduğum için hem heryer yumurta oldu hem de yumurtalar gitti. Kendime sinir bozukluğuyla gülerken yeni yumurtalar aldım.
Yine kırmaya çalışırken arkadan o geldi, ellerini belimin yanlarından uzatıp ellerimi tuttu ve yumurtayı düzgün bir şekilde kırıp tavaya döktü.
Bir şey demeyip ellerini çektiğinde yanıma geçti, bende onun gösterdiği gibi yaptığımda olmuştu. Ufak bir tebessüm ederek ona baktığımda o da hafif bir gülümsemeyle bakıyordu bana.
Yemekleri hazırlamama yardım edip yedikten sonra yine beraber topluyorduk mutfağı.Akşama kadar yine klasik şeyleri yaptıktan sonra saat akşam 10'a geliyordu. Yaz olmasına rağmen hava çok kararmıştı, sıkılıp duşa girdiğimde Devrimden hiç ses gelmiyordu. Çıkıp üstümü giyindim ve hızla ona bakmaya başladım, fakat yine hiçbiryerde yoktu. Odun kırdığını düşünerek bahçeye çıktım, fakat orada da yoktu.
Nerede diye düşünmekten delirircesine etrafıma bakınmaya başladım, bir anda ormanın içinden bir bağırma sesi duydum. Korkuyla oraya doğru koşmaya başladım, ya Devrimse, ya ona bir şey olduysa. Kahretsin!! Koştum ve yine koştum, ama ses yok olmuştu ve her yer kapkaranlıktı. Yanımda hiçbirşey yoktu, bu karanlık ormanın içinde hiçbirşey görmüyordum.
O kadar hızlı koşmuştum ki nereden geldiğimi de, nereye gitceğimi de kaybetmiştim. Yavaşça yürümeye başladım, karanlığın içinde ellerimi uzatarak yürüdüm öylece. Ayağımın takılmasıyla yere düşüp elime bir şey girmesi bir oldu. Acıyla elimi tutarken ayağı kalkıp yürümeye devam ettim.
Sonunda ufacık bir ışık gördüğümde koşarak oraya gittim ve bir yola çıktım. Etrafıma bakınırken çok hızlı bir şekilde gelen arabayı fark ettim, ne yapacağımı bilemeyerek kaderime teslim ettim kendimi. Gözlerimi kapattım ve ellerimle korumaya çalıştım kendimi, son duyduklarımsa arabanın yaklaşan sesiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel Koruma
ActionHayatınızda doğruyu ve yanlışı ayırt etmek ne kadar zor hiç fark ettiniz mi? Bana hayat çok şey öğretti... Birincisi her denilene güvenmemek ve her şeye karşı ön yargılı olmamak. Tabi birde ekstradan bir şey var, kendinize hakim olmak. Benim yapama...