Gece saat 3'e kadar telefona bakarken bu sefer ben yerde uyuyordum. Niyesini hiç sormayın, Devrim odun keserken çok yorulmuş. Yere yatınca da ahlıya ahlıya bir hal kaldı, uyuyamadığı gibi de uyutmadı. Bende fırsat bilip yanıma yatmasını söyledim ama niyeyse reddetti, bu seferde yatağa onu geçirip yere ben yattım. Bu benim için daha büyük bir fırsattı, belki de bugün kaçabilcektim!
Yerde sürünerek gitmeye başladığımda sessizce kapıyı açıp odadan çıktım. Aşağı inip etrafa bakındığımda tuvaleti gördüm.
"Bu aptal tuvalette bir şey var!" diyip merakla tuvalete girdiğimde karıştırmaya başladım. Her yeri en koyulmayacak yerleri bile karıştırıyordum, tam o sırada tuvaletin yanında ki çiçeğin içinden bir anahtar çıktı.
"İşte bu! Aferin sana kızım!" bu kulübe anahtarı olmalıydı, hızla kapıyı açıp çıktım ve geri kilitledim. Devrimin uyanma ihtimali az olsa bile kendimi riske atamazdım. Etrafa bakınırken bir küfür savurup ne yapacağımı düşünüyordum.
Gözüme çarpan motorun yanına gittiğimde anahtarı yoktu, ama çok zor bir yerde olmamalıydı. Hızla kulübeye geri girerek anahtarı aramaya başladım, ilk aklıma gelen yer nedense Devrimin pantolonunun cebiydi. Hızla yukarı çıktım ve odaya girip sessizce patlonunun cebine baktığımda oradaydı.
"İşte bu!" diye fısıldadığımda hızla odadan çıktım. Anahtarlarla birlikte geri dışarı çıkarken salonda ki sehpaya ayağımı çarpmamla acıyla sıçramam bir oldu.
"Ah!" diye bağırıp kendime geldiğimizde hızla kulübeden çıktım ve tekrar kilitlemiştim. Motorun yanına gidip anahtarı taktım.
Çalıştırmaya çalışırken kapının açılmaya çalıştığını duyup oraya döndüğümde Devrim kapıyı açmaya çalışıyordu. Hızla ormana doğru koşmaya başladığımda Devrim bu sefer kapıyı kırdı. Koşarken korkuyla sıçradığımda o da hızla arkamdan geliyordu. Bir anda beni belimden tutup kendine yapıştırdığında kurtulmaya çalışıp çırpınıyordum hala.
"BERİA!" diye bağırdığında korkuyla ama bir yandan da sinirle vücudumu yarım bir şekilde ona döndürdüm.
Sinirle ona baktığımda hala elleriyle belimi tutup kendine yapıştırıyordu beni. Kafamı yüzüne döndürür döndürmez burun buruna gelmiştik, burunlarımız birbirine değiyordu.
"Ne istiyorsun Beria?" diye fısıldadı bana bakarken.
"Kurtulmak..." diye fısıldadım bende ona bakarken.
"Benden mi?" dediğinde gözlerim dolu bir şekilde bakıyordum ona.
"Herkesten..." dedim bir kez daha.
Kendime gelip kurtulmaya çalışırken belimi daha fazla kendine çektiğinde onunla bütünleşicektim adeta!
"Bırak Devrim!" dediğimde başını olumsuz bir şekilde salladı. Ona doğru döndüğüm an ellerinle belimi daha çok tutup kendine çekti bir kez daha.
Dudaklarımız tam değerken son anda kendimi geri çekmekle kurtulmuştum.
"Güzel.." dedi saçlarımı koklayarak. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum, ne istiyordu?
"Yeter!" diyip onu ittiğimde değişik bir ifadeyle bakıyordu bana. Yüzüne bakmayıp kulübeye doğru ilerlediğim sırada o da arkamdan geliyordu. Kulübeye girip merdivenlerden çıkarken o da arkamdan söylenmeye başladı.
"Sayende artık bir kapımızda yok!" umursamadan yatak odasına giderken susmak bilmiyordu.
"Kapısız köye benzedik amına koyayim!"
"Sabaha kadar hasta olmassak iyidir!"
"Gerçekten şu hırslarını bir kenara bıraksan da eskisi gibi normal yaşamaya devam etsek keşke!?"
Umursamadan yere yatıp uyumaya çalışırken o da sonunda susup yatağa yatmıştı.
Uyandığımda Devrim hala uyuyordu, ne garip! Kalkmayıp yorganı kafama kadar çektiğimde bugün ona trip atıcaktım!
Birkaç saat geçtikten sonra ben hala gözlerim kapalı şekilde hayaller kurarken o uyanıp panikle bana bakmıştı. Derin bir nefes alıp ayağı kalktığında gittiğini anlamıştım. Yerde bir oraya bir buraya dönerken geri gelmişti.
Yatağa oturup bir sessizlik olmuştu, gözlerimi açıp ona baktığımda yatmış beni izliyordu.
Hızla ona arkamı döndüğümde burnundan güldüğünü duydum. Sinirle gözlerimi kapattığımda yüzü, gülüşü, vücudu gözlerimin önüne geliyordu tek tek. Gözlerimi açıp diğer tarafa döndüğümde hala beni izliyordu, sinirle doğrulup ona baktım."Ne var!?" dediğimde tebessümle başını sağa sola salladı.
"Hiç, çok tatlısın." dediğinde kaşlarımı çatarak geri yattım ve arkamı döndüm, gözlerimle etrafı incelerken ayağı kalkıp önüme geçti ve bana doğru eğildi. Sinirle biraz bakıştıktan sonra tekrar ona arkamı döndüm.
"Hadi ama! Trip mi atıcaksın, tatlım?" dediğinde şaşırarak doğruldum ve ona baktım.
"Tatlım??" dedim kaşlarımı çatarak, o bana gülerek bakarken ben sinirle bakıyordum.
"No bo? Yono kolomo mo?" dedim onu sinirle taklit ederken. O tekrar burnundan gülerken kalkıp yatağa geçmiştim, yorganın altına girip onu kafamdan atmaya çalışırken o gitmişti bile.
"Nefret ediyorum senden!" diye fısıldadım kendi kendime.
"Teşekkürler." dediğinde korkuyla yorganın içinde sıçradım.
"Gitmedin mi?" dedim şaşırarak kafamı dışarı çıkarırken.
"Gitmemi mi istiyorsun?" kaşlarımı çatıp yanımda oturan yüzüne baktım.
"Öyle bir şey demedim?" dediğimde başını salladı gülümserken.
"Ama ben sordum." dediğinde umursamayıp ona arkamı döndüm, o da inatla yanımda oturmaya devam ederken uzun bir süre durmuştuk öylece.
Onu kendime aşık ettirmek istiyordum ama sandığımdan da zordu, gerçi benim odaklandığım şey daha çok kaçmaktı ama olsun. O oturmaya devam ederken bir anda ona döndüm ve başımı göğsüne yaslayıp elimle bir elini tuttum. Bugünü biraz ona yanaşarak geçirmeyi düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel Koruma
ActionHayatınızda doğruyu ve yanlışı ayırt etmek ne kadar zor hiç fark ettiniz mi? Bana hayat çok şey öğretti... Birincisi her denilene güvenmemek ve her şeye karşı ön yargılı olmamak. Tabi birde ekstradan bir şey var, kendinize hakim olmak. Benim yapama...