26. BÖLÜM: Kabul.

211 12 0
                                    

Hastaneden çıkıp eve gittikten sonra benim görmemde nedense bir gariplik olmuştu. Bulanık görüyordum biraz, fakat gözlerimde hiç sorun yoktur. Ah tabi ya! Sanırım virüsün etkileri. Ne zaman öleceğimi çok merak ediyordum!

Kapı çaldığında hızla kapıyı açtım ve gelenin Devrim olduğu için pekte umursamadım. Mutfağa gidip market poşetini boşaltırken bende salonda koltuğa uzanmış yorganın altında yatıyordum öylece.

"Bebeğim?" dedi içeriden gelirken.

"Efendim?" dedim bende merakla.

"Sana bir şey aldım." merakla hemen doğruldum. Tamam çok meraklı olabilirim evet!

"Ne aldın?" hemen ayağı kalkıp mutfağa giderken o geliyormuş zaten. Geri koltuğa oturup öylece ona bakarken o küçük poşetten bir şey çıkarıyordu.

"D-Devrim?" gördüklerim karşısında şok olmuş şekilde duruyordum öylece. Bana telefon almıştı!

"Böyle bir şeye gerçekten gerek yo-" derken parmağını hafifçe dudağıma yasladı.

"Tabikide vardı güzelim." yavaşça telefonu çıkartırken kalbim heyecandan deli gibi atıyordu. Sanki ilk defa telefonum oluyor! Niye bu kadar heyecanlandım?
Tabiki Devrim alıyor diye!
Tam 1 saat boyunca telefonu kendime göre ayarladım. İstediğim uygulamalar, şarkılarım, fotoğraflarım -arada yakışıklı erkek fotoğrafları olabilir- hepsi birer parçamdı.

Koltukta otururken telefonumdan bir şarkı açıp mutfağa gitmeye başladım.

İstedim, hep istedim, bu hislerim karabatak.
Derinlere batmış taştan kalp, sesi çıkmaz, yapayalnız.
Akşamüstü hep genciz, gece gelir, gemi batar.

Sevdiğim şarkıcılardan biri olan Adamların şarkısıydı bu! Susayıp dolabı açtım ve kapağı üste doğru bırakıp bardak almak için uzandım.

Aşkına bomba, çay çorba.

İster istemez söze kıkırdarken bir anda bardağı tutarken başımın dönmesiyle bardak elimde kırıldı. Tamam anlamadınız evet, şimdi şöyle anlatayim. Sizde hayal gücünüzle yardımcı olun bana!
Not: Detaylı anlatıcam.

Dolabın kapağını açıp yukarı doğru bıraktım ve bardak almak için uzandım. Tam bardağı tuttuğumda başımın dönmesiyle bardakla birlikte ellerimi sertçe tezgaha yasladım -tutunup güç almak için- ve bardak elimde kırıldı.
Evet umarım anlamışsınızdır. Anlamadıysanızda gidin bir iq testi yaptırın derim şahsen. Neyse evet!

Bardağın elimde kırılmasıyla bir zahmet elimede cam girsin yani. Başımla mı uğraşayım elimle mi şimdi? Süper kahramanımız Devrim hemen yetişip geldiğinde ben mal mal bakıyordum.

"Biraz etrafı batırmış o-" derken hızla yanıma koştu.

"Naptın?" sertçe elimi tuttuğunda acıyla geri çektim.

"Ananı- Devrim salak mısın? Bir de istersen acıyor mu diye bastır!" ister istemez sinirle kızarken Devrim pişmanlıkta elini çekti.

"Pardon, ama nasıl becerdin gerçekten Beria?" dediğinde utanç bir gülümseme yaptım. Utanç gülümsemesidir herhalde. Ne bileyim ben gülümsemeleri!

"Ehe!" dedim piç ve utanç gülüşü karışımı gibi yaparak.

"Neyse gel." sandalyeye oturtup elimi masaya koyduğunda ilk yardım çantasını getirdi ve elimdeki kanları sildi ilk. Daha sonra yavaş ve nazik hareketlerle ufak tefek camları çıkarttı.

Ne kralın tacı.
Ne kısa günün kazancı.
Garibin harcı.
Acının ilacı, acının ilacı...

Acılarımın ilacı aha karşımda işte! O hala devam ediyordu bir şeylere.

Özel KorumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin