3. Nefret

15 3 6
                                    

Işık almayan odamın içinde, büyük pembe giysi dolabının yanında dizlerimi karnıma çekmiş, göz yaşlarımı durdurmaya çalışıyordum. Anlımdan sızan kanı elimin tersiyle siliyor, uzun mor elbiseme istemeye istemeye siliyordum. Odanın kapısı açılıp kapanıyor bir şeyler söylüyor, eve birileri girip çıkıyor ve en sonunda odaya onun o iğrenç suratı giriyor. Simsiyah saçları, sarı dişleri, asla kesmediği uzun sakalları ile görüp görebileceğim en iğrenç adamdı. Yanıma geliyor, alkol ve sigara kokusunun birleştiği iğrenç nefesi ile kulağıma yaklaşıyor;

"Merhaba güzel kız, bugün çok güzel bir gün. Yengenin doğum günü!"

Sinirden delirmek üzereydim, bir cesaret suratına tükürür gibi cevap verdim cesaret edip;

"Hangi karın amca, metres diyarı açtın. Evi pavyona çevirdin, yenge mi kaldı sence!"

Evet, bir daha asla kuramayacağım cümleleri şimdi kurmuştum ve hiç pişman değildim. 9 yaşındaki bir çocuğa göre bilmemem gereken şeyleri amcam yüzünden öğrenmiştim.

"Bana bak Talya Hanım bu evde benim sözüm geçer, bugün tüm kızlar bizde olacak sana da düzgün bir kıyafet aldım beğenirsin beğenmezsin giymek zorundasın, bize çay kahve şarap gibi şeyler ikram edeceksin istediğim zaman da odana döneceksin."

"Sana itaat etmeyeceğim!"

"Öyle mi?"

Cevap vermeyince bir anda beni tutup yatağa yatırdı ve çekmecedeki sopasını çıkardı. Boşluklarıma, göğüslerime, boynuma her yerime sert bir şekilde defalarca vurdu, defalarca. Bağırıyordum duyan yoktu, ağlardım teselli edenim yoktu, kollarım morarır yarılırdı iyileştiren yoktu. Açıkçası benim kimsem yoktu. Ama bağırıyordum.

"Bırak artık yeter bırak!"

"Lütfen canım yanıyor!"

"Nefes alamıyorum!"

O an bir ses geldi, tanıdık güven veren bir sesti;

"Zülal kabustu, uyan!"

"Zülal uyan!"

Ve bir çığlık döküldü dudaklarımdan gözlerimi anca açabilmiştim.

Hıçkırarak ağlamaya başladım, sanki kabusumda beni duyamayan herkese duyurmak istiyormuş gibi. Cesur bana sarılmış sakinleştirmeye çalışırken, Gamze su getirmişti. Tuhaf bir şekilde Çınar sadece gözlerime bakıyordu.

Asla unutamıyordum; rüyamdaki o yakarışlarımı, kimsenin beni duymamasını, amcamın bana yaptıkları, en kötüsü de bunun yaşanan ve en çok iz bırakan olay olması beni yıpratıyordu.

SAKİNLEŞEMİYORDUM LAN! Cesur saçlarımı okşarken mırıldanıyordu;

"Geçti bir tanem, geçti. Biz buradayız."

11 Mart

Aradan saatler geçmişti ve artık daha iyiydim. Saat daha 07:34 ve ben kabustan sonra uyumayı reddetmiştim. Kulaklıklarımı ve telefonumu alıp kayalıkların yanına gittim.

Aradan 15 dakika ya geçti ya geçmedi ve yanıma birinin oturduğunu fark ettim kafamı kaldırdım ve gördüğüm insan en olmayacak kişiydi. 'Siktir lan' bu Barıştı. Her şey bir anda gelişti karşı koymaya çalışsam da beni bir kayanın arkasına götürdü ve üstüme oturmaya çalıştı, bacak arasına attığım diz onu kızdırmıştı.

Hep de beni bulurlar zaten! Ellemeye başladı detay vermek iyice midemi bulandırıyordu

En son dayanamayıp cebimdeki törpüyü bacak arasına sapladım. Kalkıp koşmaya başladım ama saçımdan tuttu ve kayaya yasladı.

BilmediklerimizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin