Gözlerimi bir kez daha aralamaya çalıştığımda başarılı olmuştum. Ölmedim! Yaşıyorum! Ama o Barış denen manyağı herkesin hırpalayacağından adım kadar eminim. Uyanık ve baygınlık arasında gelip giderken merak ettiğim 3 insan vardı; Cesur, Gamze ve Çınar. Cesur uynmıştı ve mal mal etrafına bakıyordu Gamze ise panik atağın etkisindeydi ve titriyordu, ilacını çantasından çıkarıp verdiğimde etkili olacağını düşünmüştüm. Onu orda bırakıp abartılı olmaması için Ali'ye bakıyor gibi yaptım ama Çınar'a baktığım her halükarda belliydi. Uyanmış olmalıydı uzun dalgalı saçları dağılmıştı ve kafasını geriye atıp tavana bakıyordu. Bir kaç kişi uyanıp otobüsten dışarı çıktık, 15 kişi uçurumun kenarındaki kayalıklara sırtımızı dayadık. Ve tabii ki her ortamda olan o "pick me" kız -adını asla bilmiyorum- sesli bir şekilde burnunu çekmeye ve ağlamaya başladı, kafayı sıyıracaksam net bu sesten sıyırırdım. Sonra ise ağlamasının ardına abartılı bir şekilde sesini incelterek;
"Aşko benim rimelim aktı, rujum dağılmış. Ayrıca neredeyiz biz çok üşüyorum bir centilmen bana montunu verebilir mi!"
"Kapa çeneni Alya!"
Tamamdır, o aptal sustuğuna göre sakiniz. Hemen ardından o beklenen soru geldi:
"Biz tam olarak neredeyiz?"
"Manisa yakınlarındayız ama kullanılmayan bir yoldayız. Araba geçmiyor."
Barış uzaktan pişkin pişkin sırıtırken cevap verdi;
"Nasıl göte geldik ama, çok güzel bok ettim geziyi."
Erkeklerin bir kısmı üstüne doğru giderken kızlar onları tutuyordu, tek kalkmayanlar Cesur ve Çınar'dı. Çınar tam karşımdaydı ve sürekli göz göze geliyorduk ve bu da götü başı dağıtmam için ayrı bir sebepti.
Cesur bana mal mal bakıp saçımın dalgalarını bıyık olarak kullanıyordu en son saçımı alıp düğüm yapmaya çalıştığında sinirlendim ve saçımı ondan kurtarıp yönümü ona döndüm.
"Cesur salak mısın sen, ne yapıyorsun?"
"Ben de bilmiyorum galiba kazada bir yerlerim yer değiştirdi, düzeltsene."
Suratına bakmayı sürdürdüğümde kollarını göğsünün altında bağlayıp önüne döndü. Böyle işsiz gibi oturmanın bir anlamı yoktu, madem bir kaç gün buradayız tanışmalıydık;
"Evet, anlaşılan birkaç gün buradayız. Birileri bizi bulana kadar, neden tanışmıyoruz ki? Çoğumuz belki isimlerimizi bilmiyor, sınıfları da. En baştan sırayla isimlerimizi söylesek hem tanışmış olsak, olmaz mı?"
Derin bir sessizlik ve beklenen o ses;
Kahverengi saçlı ve ela gözlü olan konuşmayı başlattı. "İltan ben, voleybol takım kaptanıyım, 12/B"
"Ali ben Talya'cığım zaten tanışıyoruz."
Hala uykulu ve baygın sesiyle devam etti. "Çınar ben, 12/B"
Yandık kül olduk paşam, o nasıl ses!
"Ayşen ben de, 12/C aynı sınıftayız."
"Bulem, aynısından 12/C"
"Beni tanımayan yoktur, en yakından da Çınar'ım tanır. Aynı sınıftayız zaten."
Aptal insan, anladık en Çınar sensin.
"Belin, 12/A"
Şu Barış denen itin eski sevgilisi olan kız buydu demek. Cesur kulağıma eğildiğinde zor duyulacak bir şekilde:
"Zülal bu kız neden çok güzel, ben çok seviyorum bunu, bana ayarlar mısın?"
Ona gülerken Çınar'la göz göze geldik, gülümsedi, kafasını eğdi ve başını sağa sola salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilmediklerimiz
AcakBir grup 12. sınıfın Manisa'ya geziye gitmesi. En fazla ne olabilir ki? Tüm hayatlarının gidişatının değişeceği, kimi zaman şaşıracağınız kimi zaman "bekliyorduk zaten" diyeceğiniz bir kitap olması dileğiyle. İyi okumalar...