"Ne lakin?"
"Cesur sakin, doktor bey sıkıntı ne?"
"Parça tam olarak akciğere saplanmış, çıkardık ama tabi ki orda zedelenme var ve düzelmeyecek bir zedelenme. Bunun ona eksileri olacak."
"Ne gibi?"
"Ne gibi, nefes almada zorluk ya da arkadaşınızın panik atağı ya da çarpıntısı var mı?"
Cesur'a baktığımda;
"Evet panik atağı var. Olursa n'oluyor?"
"Biliyorsunuzdur, panik atak sırasında kişiye göre değişen bir şekilde nefes darlığı yaşanır. İşte Zülal hanım bu durumda çok daha fazla zorlanacak."
"Peki bu geçmeyecek mi? Ameliyatla falan?"
Sesim titriyordu, böyle bir şey nasıl olurdu?
"Maalesef, geçmeyecek ama çok fazla etkilemeyecek. Stresten, daha doğrusu panik atağını tetikleyen şeylerden uzak durması gerek."
Cesur derin bir nefes aldı ve;
"Doktor bey sizden bir şey rica etsem?"
"Tabii buyrun."
"Bu olayı siz söyler misiniz? Bizden değil sizden duyması daha iyi olur, siz bilimsel bir şekilde-"
"Tamam beyfendi, ben söylerim. Polisler ifade için girecekler, onlardan sonra girebilirsiniz görmek için."
"Teşekkürler."
"Geçmiş olsun."
Doktor gittiği gibi duvara sırtımı verdim ve yere çöktüm. Başımı ellerimin arasına aldığımda daha fazla dayanamıyordum. Cesur kollarımdan tutup beni kendine çevirdiğinde, gözlerimi gözlerine kilitledim.
Onu ilk kez bu kadar ciddi görüyordum.
"Çınar, bak şimdi; kendini toplaman lazım. Olur da kendini toplamazsan ve bu halde kalırsan seni Zülal'i görmek için odaya sokmam."
Cevap veremiyordum, beni kendine çekip sarıldığında sessizce ağlamaya devam ettim. Zülal'in dedikleri beynimde yankılandı;
"Bana herkesten gizlediğin gözyaşlarını gösterebilirsin, kimsenin fark etmediği boğazını düğümleyen o hıçkırıklarını bana anlatabilirsin. İzin ver ben de seninle olayım, o karanlık köşenden çıkman için beraber savaşalım."
Hayır, böyle kalamam. Gerekirse tekrar birbirimizin omzunda ağlayacaktık, o bana acılarını anlatıcaktı beraber saracaktık. Ama yaşayacaktı, onla tüm anıları biriktirecektik. Cesur'dan ayrılıp ayağa kalktım ve tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadım, kantine gidip 2 kahve alarak geri döndüm.
"Valla Çınar şu özelliğine hayran kaldım."
"Hangi özelliğime?"
"Hızlı toparlanmana..."
"Ben aslında çok korkaktım, 13 yaşıma kadar yani..."
"Şey, utanarak soruyorum; noldu?"
"Anlatsam sıkılmadan dinleyecek misin?"
"Tabii ki."
"Ben ablamı kaybettim Cesur, ama kaybetmeden önce de çokça kez onu korumaya çalıştım. Ama o lanet gece-"
Gözlerim dolmaya başladı ve bunu fark etmişti, devam edemeyecek gibiydim.
O kısmı atlayarak devam ettim;
"Mecbur kaldım, ben hızlı toparlanmaya ve acılarımı saklamaya mecburdum. Berbat bir ailem var; öz kızını boğan bir baba, para için zengin bir adamın yanına yerleşen annem ve ablasını bile koruyamayan sikik bir genç..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilmediklerimiz
RandomBir grup 12. sınıfın Manisa'ya geziye gitmesi. En fazla ne olabilir ki? Tüm hayatlarının gidişatının değişeceği, kimi zaman şaşıracağınız kimi zaman "bekliyorduk zaten" diyeceğiniz bir kitap olması dileğiyle. İyi okumalar...