10 yıl sonra...
"Hadi ama, hazır değil mi hala?"
"Sabırlı ol Çınar!"
Cesur pastanın mumlarını yaktığında, ben de Çınar'ın gözlerini daha sıkı kapattım. Gamze de ışıkların başında bekliyordu ve müziği açmakta görevliydi, tamamen süpriz olan bu doğum günü her ne kadar Çınar için olsa da söyleyeceğim şeye nasıl tepki gösterirdi bilmiyordum.
Tamamen hazır olduğunda Gamze müziği açtı ve Cesur pastayı bana devretti;
Ve doğum günü şarkısı...
Mumları üfledikten sonra kayda alan kamerayı kapattım ve ışıkları açtık.
"İyi ki doğdun koca Çınar!"
"Teşekkür ederim Cesur."
"Nice yaşlara Çınarcım."
"Sağ ol Gamze."
Ve en son sıra bana geldi. Kollarımı boynuma doladığımda o da belimi sardı;
"İyi ki doğdun sevgilim, iyi ki senle tanıştım. İyi ki varsın."
"Sen de iyi ki benim eşimsin, seni çok seviyorum."
"EEEEE PASTA BOŞUNA MI DURUYOR!"
Cesur'un gür sesiyle ayrıldığımızda hepimiz gülerek masaya geçtik. Saatler boyunca ya oyun oynadık ya da sohbet ettik, en son hediyelerimizi verme faslına geçmiştik.
"Umarım beğenirsin."
Gamze Çınar'ın uzun süredir istediği oyunu almıştı.
"Ne gerek vardı Gamze, teşekkür ederim."
Sıra Cesur'a gelmişti
"Beğenmezsen döverim."
Cesur güneş gözlüğü ve oyuncu kulaklığı almıştı, bir de büyük bir paket ananaslı jelibon...
"Çok teşekkür ederim Cesurcum. Çok beğendim valla."
"Ne sandın ben alcam da beğenmezsen o senin ayıbın."
Ve sonunda sıra bendeydi, koltukta iyice yanına kayarak hediye paketimi verdim, iki kutu vardı; birinde onda duruşunu çok beğendiğim ayakkabılar diğerinde ise onu mutlu edecek bir sürpriz.
"Ne aldın aşırı merak ediyorum."
Ayakkabıların olduğu kutuyu çıkardığında teşekkürün ardından diğer kutuyu fark etti.
"Bu ne, minicik kutu?"
Açtığında görmesiyle ağzının açık kalması bir oldu. Evet, istediğim tepki buydu.
"Koca Çınar, iyi misin?"
Hızla gelip kutuya baktıklarında direk tüm gözler bana çevrildi. Ben ise saklamayı reddettiğim gülüşümle onlara bakıyordum.
"B-ben baba mı olucam?"
"Evet sevgilim, evet!"
"Şaka değil bu, değil?"
"Değil..."
Hemen yanıma kayıp boynuma sarıldığında ikimiz de ağlamak üzereydik. Gamze Cesur'un omzuna çökmüş bir şekilde ağlıyordu, Cesur ise gururlu gözlerle bana bakıyordu.
Çınar sarılmayı bıraktığında gözlerime kitlenip sadece baktı, gözleri dolmuştu.
Dudağına yumuşak bir öpücük bırakıp ayağa kalktım. Gamzeyi kendime çevirip gözlerini sildim;
"Ağlama meleğim, neden ağlıyorsun?"
"B-ben sadece ç-çok duygulandım..."
Sıkıca sarıldığımda o da sarılmama karşılık verdi. Ayrılıp Cesur'un karşısına geçtim, hala aynı bakış vardı gözlerinde.
"Cesur?"
"Çok şaşkınım ben... Sen anne olucaksın. Hayatımda görüceğim en iyi anne olucaksın Zülo'm. Tebrik ederim ikinizi de."
Gülmeye başladığımda hepsi bana katıldı. İşte bu kare gerçekten yaşanmaya değerdi, tekrar tekrar bir anı yaşama şansım olsaydı bu an olurdu.
Küçükken çok acı çekmiştim ama sonra hayatıma Çınar girmişti. Sonra amcamı kaybetmiştim ve en sevindiğim haberlerden biri olmuştu, kötü bir haber de olsa sevinmiştim.
Evet, çok badireler atlatmıştım ama bitmişti. Mesleklerimizi elimize almıştık; ben ve Çınar doktor, Cesur iç mimar, Gamze de ünlü bir avukat olnuştu.
Her şey güzel ve olumluydu, ailem vardı artık. Olumsuzluklar bitmişti ve benim mutlu ve huzurlu bir hayatım vardı.
28 yıl sonra, sonunda huzurlu bir hayatım vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilmediklerimiz
RandomBir grup 12. sınıfın Manisa'ya geziye gitmesi. En fazla ne olabilir ki? Tüm hayatlarının gidişatının değişeceği, kimi zaman şaşıracağınız kimi zaman "bekliyorduk zaten" diyeceğiniz bir kitap olması dileğiyle. İyi okumalar...