Ben geldim ve bölüm atıp kaçıyorum.
Bakıyorum bölümlerde ki oy ve yorumlar gözümü yaşatıyor aşk olsun be (:
Neyse sorun değil iyi okumalar.
•••••••••
GÖKÇE
Nala vurduğum son darbeyle yanımdan kalkıp giden aykızla yarım kalan yanlızlığıma tekrar kavuşmuş gibiydim.
Candaşım yanına aldığı yoldaşıyla yanımızdan bir rüzgar gibi geçip gittiğin de ardında bıraktığı toz taneleri huşuyla ayaklanmış yüreğin de ki fırtınaya eşlik ederdi.
Onu tanıyan gözlerim elbet derdini bilirdi de sırrını bana açık etmeden sormak olmazdı.
İçini yakan bir ahval vardı, sebebi neydi bilinmez lakin görünmeyen açık olmayan yaranın sızı ona ağır gelirdi.
Gece boyu sıkıntıdan uzandığı döşeği ona taş olur koyduğu yastık kara balçıktan sert gelirdi.
Benim akılsız arkadaşım ise bu derdini ne açık eder ne de bana danışırdı.
Başımı onaylamaz edayla sallayarak ayaklandığım da nalı eski yerine bırakarak elime çekici tekrar almışidim.
Dertlerimize dert eklemek başımıza açtığımız en büyük belâydı lakin elden de birşey gelmezdi.
Aklımıza taktığımız onlarca kelâmlar olurdu ki insanın gözüne uyku girmez aklında sürekli dolanırdı.
"Gökçe kız!" Duyduğum sesle gözlerim ileriden bana doğru gelen zülfikar dervişe kaydığın da bir elinde kılıcı diğer elinde kalkanı varidi.
"Buyurasın zülfikar derviş hayır ola"
"Hayırdır hayırdır, hacib ata bu ikisini düzeltmek için sana yolladı bizzat sen halledecekmişsin"
Elime alelacele bıraktığı kılıç kalkan ikilisiyle koşar adım ardına bakmadan kaçıp gittiği vakit gözlerim avını kovalar gibi bir ona bir de komutanın yattığı odada bulunan oyuğa dikildi.
Anlaşılan hacib atanın uzaklaştırma işi anca buraya kadar gelirdi.
"Tövbe tövbe" söylene söylene elimdekilerle medresenin arkasında ki demirhaneye doğru yürümeye başlariken bir yandan da elimdekilere bakardım.
Bunlar öylece ezilip büzülecek ahvalde değildi ki!? Beni oyalamak için nasıl becerdiler diye insan düşünemiyordu vallahi.
Demirhanede çalışan alplerin ardında ki boş yere geçtiğim de hatunların yan tarafta ki taştan tezgahta çalışması ateşin harlı olmasına sebep vermişti.
Oyalanmadan ateşi iyiyce demirle körükleyerek kalkanı ve kılıcı kenara bıraktığım da malzemeleri halletmeye koyuldum.
Bir yandan ateş bir yandan su derken aygül hatunun yanıma doğru ansızın gelmesiyle irkildim.
"Destur o nece gelmedir Aygül hatun" bir elim yüreğim de ona baka durduğum da yüzünde ki gülümseme ile kolunu tezgaha yaslayarak bana alttan alttan bakardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA DİKENİ
Tarihi KurguYıl'1220' Türkler yeni bir devlet yeni bir düzen uğruna savaş ve ölümle burun burunaydı. Bu devlet sultan tarafından yönetilsede dümeni ak saçlılardı. bu hikâye devlet kurup devlet yıkanların ve bu uğurda canlılarını düşünmeden feda edenlerindir.