| 2 GÜN SONRA |
AYKIZ
••••••••••••••
Baharın gelişi bu topraklara bir müjde gibiydi. Uçsuz bucaksız diyarlar da açan çiçekler, soğuk olan şelaler ve balaların o güzel kahkahaları.
Bunlar zaten allahın bize vermiş olduğu en güzel nimetlerdi. Biz sadece fazlasına tamah etmeden kullanmak niyetindeydik.
O karanlık gecenin ardından iki gün geçmişti. Bu vakte kadar onu hiç görmemiştim.
Acaba yaraları iyileşmişmiydi ya da hala burada hanlı pazar taraflarındamıydı? Bilmiyordum.
Medresede ki bir kaç hatun ile pazara gelmiş ve mutfak için yiyecekler alıyorduk.
Her biri pazaranın başka yerlerine giderken koca yerde tek başıma kalmıştım.
Benim pek eksiğim yoktu lakin han yolunda eşkiyalar kol gezerken onları buralara yalnız göndermek olmazdı.
Koskoca hanlı pazar , anadolu da ki ticaretin yapıldığı göz de yerlerden biriydi.
Hristiyanı, yahudisi , müslümanı burada ticaret yapar ve ailelerini geçindirirken moğol ile haçlı zulmünden kaçanlar da buradaydı.
Moğollar..haçlılardan bile daha acımasız öfkeli birer yırtıcı kurt gibiydiler. Kendinden olmayan kimseye acımaları yoktu.
Bir yandan britanyanın köpekleri diğer yandan ise moğolun zulmü anadolu da ki obaları ber taraf ediyordu.
Acemden, bağdattan kaçan onca insan soluğu burada alsada bu sabah hacib atanın dediğine göre burada ki rahatlık da son bulacaktı.
Moğollar giderek biraz daha güçleniyordu. Özellikle babası Cengizhandan sonra tahta geçen Ogedayhan aynı ataları gibi acımasızdı.
Kara bir ölüm gibi insanların üzerine üzerine gelirken selçuklu devleti günden güne içinde ki hainler yüzünden biraz daha kötü oluyordu.
Hainler, hem etrafımız da hemde bir çakal gibi içimiz de barınsa da gün gelecek onlar da yaptıklarının bedelini ödeyecekti.
"Aykız"
Ardımdan gelen ses ile bakışlarımı oraya çevirdiğim de gördüğüm gözlerle çatılı duran kaşlarım kendiliğinden gevşemişti.
"Kutay"
"Tekrar karşılaştık türk kızı"
Tebessüm ederek başımı sallarken yüzünde ki sertlik az da olsa gitmiş gibiydi.
"Kader diyelim yaraların nasıldır. Şifa buldun mu?"
Başını sallayarak ellerini kalbinin üzerin de ki yaraya götürürken kara gözlerini tekrar bana çevirdi.
"Şifalı bir el sayesin de yaram kabuk dâhi bağladı"
Dudaklarımı birbirine bastırdığım da böyle pazar yolunun ortasında durmak yerine onunla beraber yürümeye başladım.
Biraz gerimiz de ise onunla gelen iki adam daha varken kutay ve onlarda da kılıç vardı.
"Günlerdir hanlı pazardayım. Lâkin seni ilk defa iki gün önce gördüm buralara yeni mi geldin"
Sorduğu sûal ile başımı sallarken ona nasıl bir cevap vereceğimi kısaca düşünmüştüm.
"Evet ben şifacıyım. Diyar diyar gezer ilim öğrenirim. Burası benim yuvam, burada doğup büyüdüm. İlmimi tamamlayınca geri döndüm"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA DİKENİ
Historical FictionYıl'1220' Türkler yeni bir devlet yeni bir düzen uğruna savaş ve ölümle burun burunaydı. Bu devlet sultan tarafından yönetilsede dümeni ak saçlılardı. bu hikâye devlet kurup devlet yıkanların ve bu uğurda canlılarını düşünmeden feda edenlerindir.