AYKIZ
••••••••••••••••
Önümde cayır cayır yanan bu ateş ormanın gece karanlığın da bize az da olsa ısınmamız için yardım ediyordu.
Gözüm ağacın dibinde uyuyan iri adama dönerken yarasını dağlayıp sarmak kolay olsada ağrıları olacak gibiydi.
Harelerimi ondan çekerek yanan ateşe biraz daha odun atarken medresedekiler beni merak etmiş olmalılardı.
O uyuyana kadar şifacı kevser hatunun da istediği otları yeteri kadar toplayarak zaten heybeme koymuştum.
Derin bir nefes aldığım da gözlerimi karanlık ormanda gezdirirken bize eşlik eden tek ses yanan odundan gelen çıtırtı ve baykuş sesleriydi.
Arada kurt ulumalarını uzaktan duysam da ne olur ne olmaz diye bir elim çoktan pusatımdaydı.
Ateşin üzerin de çubukta olan eti güzelce pişirirken şansıma kısa vakit önce onun için avlanmaya çıktığım da bir keklik vurmuştum.
Bakışlarımı tekrar ona diktiğim zaman ateş gibi yanan hareleri ile karşı karşıya kaldığım da yavaşça ayağa kalktım.
"İyi misin"
Mırıldanarak iri gövdesini yattığı yerden toparlarken suyu alarak ona biraz içirmiş ve geriye çekilmiştim.
"Kendine geldiysen biraz aş ye daha kuvvetli olursun"
Geriye dönerek ateşin üzerin de ki çubuğu aldığım da onun pek kendi başına yiyecek hali yok gibiydi.
Bu yüzden eti küçük küçük parçalayarak ona ben yedirdiğim de üzerim de ki bakışları her yanımı alev alev yakıyordu.
Son lokmayı da vererek kendimi geriye çektiğim de tasın içine suyunu koymuş ve ona doğru uzatmıştım.
Elimden aldığı vakit bir daha gözüne bakmadan yanından kalkarak tekrar ateşin başına oturduğum da bir kaç parça daha odun attım.
O ise suyunu yudum yudum içerek sırtını ağacın gövdesine yasladığın da kendine gelmiş olmasına sevinmiştim.
"Sağol türk kızı"
"Bir şey değil adım aykızdır. Belli ki yaralı olduğun için hatırlamazsın"
"Çok iyi hatırlarım aykız. Çok iyi"
Kaşlarımı çatarak ona döndüğüm de tası kenarıya bırakmış ve yerinde biraz daha dikleşerek gözlerini bana çevirmişti.
"Adın ne ?"
Sorduğum sûalim ile gür kaşları çatıldığı vakit yerinde biraz kıpırdandığın da pek söyleme hevesi yok gibiydi.
"Adım Kutay idir "
"Kurt sürüsüne nasıl denk geldin peki?"
"Tek başıma ava çıktım 6 kişilik bir sürü ormanın derinliğin de yolumu kesti. Ok ile 4 tanesini indirdim lakin diğer 3 biraz daha güçlüydü"
Aldığım cevapla başımı sallayarak elimde ki ince dal ile ateşi biraz daha eşelerken ağrıyan gözlerimi ovdum.
Kaç gündür yol yorgunluğu yüzünden bitap düşmüş imdi de bu koca orman da daha yeni yeni tanıdığım yaralı bir adamlaydım.
"benim burada gitmem lazım. Pazarın ilerisin de ki han da adamlarım var"
"O vakit toparlanalım"
Ayağa kalkarak heybeye eşyaları tekrar koyarak yanan ateşi besmele çekerek söndürdüm.
Kutay ise sanki hiç saldırıya uğramamış gibi kendi başına ayağa kalkarak bana doğru gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA DİKENİ
Ficción históricaYıl'1220' Türkler yeni bir devlet yeni bir düzen uğruna savaş ve ölümle burun burunaydı. Bu devlet sultan tarafından yönetilsede dümeni ak saçlılardı. bu hikâye devlet kurup devlet yıkanların ve bu uğurda canlılarını düşünmeden feda edenlerindir.