2.Sezon 3.Bölüm

462 74 39
                                    

Yorum sınırı 20. 😊👍🏻

Önceki bölüm

Du Zhang, bir yandan sonsuz doğayı izliyor diğer yandan ise Yang Wu Li ile küçük sohbetler ediyordu. Bazen de ona verilen gizemli tekniği çalışıyordu.
.
.
.
.
Bu tekniğe, "Kaplumbağa nefesi" deniyordu. Tek bir nefeste oldukça güçlü ve fazla Qi'yi alıp vücuda çekmeye yarıyordu. Bir nevi hızlı gelişim'e benziyordu. Fakat aradaki fark, bu teknik ile sadece saf Qi'yi almak ve vücudu da güçlendirmek ve ömrü uzatmaktı.

Hızlı gelişim, bu tekniğin oldukça dandik hali gibiydi.

Du Zhang, eski tekniklerine de sıkı çalışıyordu. Gelişimde ilerlemesi oldukça pürüzsüzdü. Bazen Yang Wu Li, rehberlik ediyordu.

-Bu teknik çok dandik. Hangi insan yapmışsa salak olmalı. Onu farklı akışları kullanarak dene. Etkisi artacak.

Du Zhang, Yang Wu Li'yi dinlediğinde haklı olduğunu görmüştü. Tek bir tavsiyesi bile yanlış değildi. Kötü teknikleri resmen düzeltiyor, güçlendiriyor ve hatta baştan yepyeni bir teknik haline getiriyordu.

Günler sonunda karşılarına ufak bir yetişimci grubu çıkmıştı. Hepsi ağızları açık bakıyordu. Korkudan donmuş vaziyetteydiler.

Du Zhang, aşağı atladı ve havada süzülüp yetişimci grubunun önüne geldi.

-Sizinle savaşmama izin verin.

-Lütfen bize merhamet edin!

-Sizi öldürmeyeceğiz. Sadece savaşmak istiyorum.

-Elbette!

Du Zhang, kendisinden en az 3 seviye daha güçlü olan genç adamla savaşında hızlı bir zafer kazandı. Diğerleri ile de savaştıktan sonra hafifçe eğildi ve yüzüğünden iki resim çıkarttı.

-Bu ikisini gördünüz mü? Sağdakinin ismi Yu Han Dao. Soldakinin ismi Fu Chen Zi.

-Ne yazık ki görmedik. Savaş için teşekkürler. Oldukça güçlüydünüz. Acaba isminiz nedir?

-Du Zhang. Eğer ki bu iki kişiden birisini görürseniz benden bahsedin ve onları merkezde beklediğimi söyleyin.

....

Ayakları tutmaz olmuştu. Başı ise her geçen zamanda daha da ağır bir yük
haline geliyordu. Sürekli kaygılı hissediyordu. Zaten neden
hissetmesin ki...

Bu tehlikeli ormanda neler gelmemişti ki başına...

Peşindeki yaratık ve zehirli böcekler gün gün sanki etini değilde artık beynini yiyorlarmış gibiydi.

Kaan sonunda bir ağacın dibine çöktü. Bir kaç kez güç toplayıp kalkmaya çalışsa da hiçbir yerini
oynatamamıştı. Kalkması lazımdı..

Kalkması lazımdı ama....

Peşindeki yaratık ve zehirli böcekler her an ortaya çıkabilirdi ama hareket
edemiyordu. O hareket edemedikçe de başındaki şiddetli ağrı artmaya başlamıştı.

Vücudunu ise bir ateş
sarmıştı sanki. Fakat üşüyordu da. Bir buz şuan vücuduna çarpsa değdiği anda erirdi belkide.

Fakat burasının havası zaten buz gibiydi. Sadece Kaan'ın etrafında ki hava sıcacıktı. Bedeni alev almış gibiydi...

Başındaki ağrı yetmezmiş gibi gözleri de acımaya başlamıştı. Bir kaç kez gözlerini açamaya çalıştı ama başaramadı. Ağrı her arttığında kafasını yere vurup geçirmek için çabaladı.

Kafasını sertçe yere çarpmanın etkisi ile ağrı daha da arttı ve usulca kan sızdı..

Pat..pat..

Writer's Journey (BL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin