-0.5-

490 35 28
                                    

°•| Do you still love me, dad? |•°

°•| Do you still love me, dad? |•°

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

___________°'

Controlled by Father 2.

'°___________

"Ne kadar hayırlı bir gün ya."

Türkiye kumandayı kanallarda gezdiriyordu. Akşam güneşi çoktan tüm şehri sarmış, ezan sesi ile beraber uyumlu bir manzara ortaya çıkarmıştı.

Evet bu sabah seçim vardı ve Türkiye, normal bir insan gibi oy kullanabildi mi?

Asla.

Ülkeler seçime katılamaz. Birleşmiş Milletler Ülke hak ihlal gerekçe kuralları: 6. Madde. Acaba hangi gerizekalı buna karar vermişti?

Türkiye bunu pek dert etmiyordu. Ne yani herşeyi tek bir oy mu belirleyecekti?

Sandıkların sonuçları daha gösterilmemişti. Ama Türkiye hala yarım saat olmasına rağmen kanallarda gezinip heyecanının bir kısmı bile olsa bir şekilde dindirmeye çalışıyordu.

"Abi! Kıbrıs! Yemek hazır."
"Tamam geliyorum Azer."

Merdivenlerden inerken kendine çeki düzen verdi. Berbat bir hale olduğunu biliyordu fakat bu halini oğluna çaktırmamak için normal bir akşam yemeği gibi davranacaktı.

"Vayyyyyyy! Biber dolması?"
"Yok su iti dolması...(!)"
Türkiye tezgaha yaklaştı ve Azerbaycan'a sofrayı kurması için yardım etti.

"Kıbrıs niye inmiyor?"
"Bilmiyorum bugün biraz sessiz hiç odasından çıkmadı."
"Ben bir gideyim."

Bu aslında biraz tuhaf gelmişti Türkiye'ye, tam anlamıyla babası kılıklı bir oğlu vardı. Şebek, dışa dönük ve neşeli. Ortalıklarda olmaması zaten tuhaftı.

Türkiye tekrar merdivenleri çıktı ve Kıbrıs'ın odasına yaklaştı. Kapıyı tıklattı ve seslendi.

"Oğlum? Girebilir miyim?"

Hiçbir şekilde ses yoktu.

"Kıbrıs... Hey sen iyi misin?"

Hâlâ ve hâlâ ses yoktu.

"Tamam giriyorum artık."

Türkiye odaya girdi ve hemen gözü yatağında uyuyan Kıbrıs'a kaydı. Elinde bir kağıda sarılmış ve daha okul kıyafetleri bile üstündeydi.

Türkiye Kıbrıs'ın boynunu düzeltti ve üstüne yorganı örttü. Elinde tuttuğu kağıdı zorla da olsa aldı.

Türkiye mahrumiyete saygısı olan bir babaydı ama kağıttaki göz yaşlarının bıraktığı ıslaklıklar onun dikkatini çekti. Sonra da iradesine yenildi ve kağıdı incelenmeye başladı.

Kağıtta normal bir 6 yaş çocuğunun çizdiği şeyler vardı. Yeşil çim, ev, ağaç, güneş ve bulutlar... Ama çimenlerin üstüne çizilen siuletler biraz tuhaftı.

3 tane çocuk ve Kıbrıs vardı resimde. Türkiye daha da yakından inceledi ve çocukların elinde çubuk gibi sopalar olduğunu fark etti.

Ve resimdeki Kıbrıs'ın vücudunun her yerinde yaralar vardı...

Türkiye girdiği duygu karışımından çıkamadı. Kim ki onlar, Kuzeye zarar verebilecek yetki ve hakka sahipti?

Şoktan çıktıktan sonra onu uyandırmamaya dikkat ederek kuzeyin kollarını sıyırdı.

Çizimden daha beterini görmesi belki onu o anlık dünyanın en sinirli babası yapmıştı...

-~-

"Yarın.. yarın o lanet olası okula gidip başlarına yıkacağım!"
"Abi, bak tamam da yarın karşılama töreni var cumhurbaşkanı için..."

"Umrumda değil! Hiçbiri, hiçbiri benim oğlum kadar önemli değil!"
"Uyansın daha açık konuşalım. Ah Allah'ım o yüzden kaç gündür durgundu."

Türkiye sinirden odada dönüp duruyordu.

"Eh iyi de abi, törene katılmamanın ağır cezaları var biliyorsun değil mi?"
"Hiç biri benim kıbrısımdan önemli değil."

Azerbaycan ve Türkiye'nin konuşmasını dinleyen Kıbrıs göz yaşlarını tutamadı.

Babası onu böyle olmasına rağmen destekliyor muydu? Zorbalığa uğrayan bir ezik...

Sadece babasının son sözü aklında yankılandı.

Hiç biri benim kıbrısımdan önemli değil...

-Devam edecek-

Önümüzdeki günler- CountryHumans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin