-26-

329 31 201
                                    

Türkiye koridorda hızlı adımlarla yürürken botundan çıkan ses, koridorda yankılanıyordu.

"Dediğim gibi efendim burada sıkıştık, Rusya ve Almanya'yı bulduk, ama Amerika Birleşik Devletlerine ulaşamadık. Kötü senaryo-"

Türkiye arkasındaki adama aniden yumruk atınca diğerleri biraz ürperdi. Ne kadar sinirli olduğunu belli etmesi için konuşması değil, gözlerindeki ateş bile yeterliydi.

Kağıt kalem çıkardı ve sinirle yazmaya başladı, kağıdı koparıp yerde yanağını tutan askere fırlattı.

'Bir daha kötü senaryo deme çünkü eğer Çağla onu fırına attıysa bile, ilk öldüreceğim kişi sen olursun.'

Sonra pelerini savurdu ve hızlıca oradan ayrıldı.

Her odaya bakıyordu. Herrrr odaya....

Amerika'nın ölmesi gerçeğini kabullenemiyordu.

Istemiyordu.

En son Çağla'nın ofisine girdi, bayağı dağınıktı. Çünkü az önce askerler bilgi amaçlı buranın her yerini araştırmıştı.

Odanın içinde gezmeye başladı. Ofis masanın başına geçti ve masanın üstündeki kapalı çerçeveyi kaldırdı.

Fotoğrafta bir kız vardı, mezun olduğu için mutlu görünüyordu. Elindeki diploması, dikkatli incelendiğinde bir 'Hukuk' diploması olduğu anlaşılıyordu.

Çağla'ya kesinlikle çok benziyordu.

Gözlerini kitaplığa çevirdi. Elini kitaplarda gezdirirken, bir anda dokunduğu kitap içeri göçtü.

Kitaplık yana doğru çekilmeye başladı. Evet, burası gizli bir yerdi.

Türkiye kocaman gözlerle telsizine dokundu. Herkesin acilen buraya gelmesi lazımdı.

-~-

"Gizli bir yer öyle mi?"
"Etraf hastane gibi kokuyor"

Türkiye ve arkasındaki 3 tane asker, uzun koridorda yürüyordu. Bir anda 4 tane yol ayrımı karşıladı onları.

4'e ayrıldılar ve uzun, beyaz ve körlek koridorlarda ilerlemeye devam ettiler.

Türkiye kendini bir odada buldu, her yerden kablo geçiyordu. Bir sürü ekran vardı. Ekranların ve kabloların olduğu kısım ile bulunduğu oda arasında bir cam vardı. Sanki bulunduğu odada birinin üzerinde deneyler yapılıyor gibiydi.

Türkiye arkasını döndüğünde, gördüğü manzara ile kalbinin yerinden sıçradığını hissetti.

"..."

Amerika, kafasına ve kollarına bağlı yüzlerce kablo ile sandalyeye bağlanmış, gözleri kapalı bir şekilde duruyordu.

Türkiye yerinden fırladı ve Amerika'nın yanına gitti. Elini yavaşça yanağına koydu ve okşadı. Minik minik dürtmesine rağmen uyanmıyordu.

Tüm korkunç bir şekilde takındığı ürkünç yüzünü bırakmış Türkiye, Amerika'ya bu sefer hafif gözleri dolmuş endişeli bir şekilde bakıyordu.

Sonra kafasının arkasındaki kabloyu gördü, tüm diğer kablolar ona bağlıydı.

Acaba kabloyu çekse uyanır mıydı?

Kabloyu eliyle tuttu. Tam çekecek iken arkadan gelen ses duraksadı.

"Türkiye! Sakın çekme!"
"..."

Kafasını cama çevirdi ve bilgisayarların önündeki Zeynep'i gördü.

"Çekersen onu hayatta tutan mekanizma da bozulur! Sakın çekeyim deme... Eğer ölmesini istemiyorsan."

Türkiye sertçe yutkundu be cama doğru ilerledi.

"Bundan haberim vardı, sana bahsettiğim nasyonel koma... Şuan onun etkisi altında."

Türkiye duyduklarına inanmak istemiyordu. Yavaşça tekrar arkasını döndü ve güzel sevgilisine baktı.

"Üzgünüm ama onu uyandırmanın başka bir yolu yok.... Herşey onun elinde."

Türkiye'nin gözünden birkaç damla yaş düştü. "Ayrıca, eğer 16 saat içinde kendi başına uyanmazsa....."

Türkiye Amerika'ya dikkatlice sarıldı, kokusunu içinde çekti.

"...kabloyu çekeriz. Çağla'nın etkisi altına girmiş bir ülke görmek istemeyiz."

-~-

"AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!!!!"
"HA?! RUSYA!"

Odadaki herkes Rusya'nın güçlü çığlığı yüzünden kulak kanaması geçirse de gözleri önünde kavuşan tatlı çifte bakınca bunu görmezden gelmeye çalışıyordu.

"R-RUSYA! BEN-"
"AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!'
"BIR DINLE-"

Rusya Almanya'ya sıkıca sarılmış ve sadece bağırıyordu.

"AAAAAAAAAAAA!"
"YA BIR DUR!
"AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!"
"YETER YA YETER TAMAM BURADAYIM IT...."

Rusya kafasını Almanya'nın boynuna gömdü ve ağlamaya başladı.

Evet, ağlayan bir Rusya.

Ağlayan bir Rusya görmeniz, anime kızlarının gerçek olma ihtimalinden de düşüktür.

Ağlayan bir Rusya görmeniz, Minecraft oyununda mavi axolotl çıkarma ihtimalinden de düşüktür.

Öyle ki, Rusya Türkiye'nin cenazesinde bile ağlamadı.

"Almanya...."
"Tamam geçti...."

Çin, Almanya ve Rusya'yı izlerken gülüyordu. "Ne kadar tatlılar değil mi MIT?"
"....Bence çok korkunçlar."

MIT gözlerini devirdi. Çin ise birden onun koluna girdi, temas edilmekten hiç hoşlanmadığı için kolunu Çin'den kurtarmaya çalıştı.

"Hmh~ ne o romantik şeyler sevmez misin?~"
".... romantik bilmem ama temas sevmem."

Çin koala gibi MIT'e yapıştı. "Söylesene yakışıklı, nasıl bu kadar harika olabiliyorsunuz?~"

"....imdat....'

-Devam edecek-

MIT ile Çin shipi çok saçma oldu

Olm ne kadar saçma lan...

Önümüzdeki günler- CountryHumans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin