-31-

292 27 334
                                    

Tüm bu olan olaylardan sonra 5 hafta geçmişti. Rusya Almanya ve Amerika çoktan örgüte girmiş, örgütün köşkünde kalıyordu. Halk yavaş yavaş uyanmaya başlamış, hükümetin gücü zayıflamaya başlamıştı.

Türkiye Yunanistan savaşı ufak bir ateşkes antlaşması ile bitmişti. Fiilde Türkiye kazansa da diplomatik olarak İngilizler savaşın berabere bittiğini söylüyordu.

Ama biliyorlardı ki hiçbir şeyin bittiği yoktu.

"Daha hızlı gitmiyor mu bu araba?"
"Üzgünüm efendim."

Çağla, kafasını cama yaslamış gelip geçen ağaçları izliyordu. "Hızlı git şoför. Seni bu işe aldığıma dua et, yoksa çoktan ailen gibi yanıyor olurdun."
"Emredersiniz efendim."

Şoförün Suriyeli olduğu belliydi. Gözündeki korku ve acı birkaç metre öteden bile algılanabilirdi.

Sonunda araba bir yere geldi. Dağlık kırsal alanda etrafı sera gibi otlarla çevrilmiş bir yer vardı. Çağla arabadan iner inmez o yerin kapısını açtı ve içine girdi. Kapıyı arkasından kilitledi.

Burası bir kelebek serasıydı.

Çeşit çeşit hem endemik, hem türü az bulunan nadir kelebekler, rengarenk bir görüntü ortaya çıkarmıştı.

Çağla elindeki çiçek buketini- özellikle zambak olarak yaptırdığı buketi- önünde tutarken, topuklu ayakkabısın sesi odada yankılanıyordu.

Seranın içinde ilerledi. Seranın sonundaki parlayan mermer sütuna, ve önünde diğer yerlerden daha koyu, üzerinde envai çeşit çiçek bulunan toprak parçasının önünde durdu.

Nazikçe gülümsedi. Hatırladı ki gülümsemeyeli ne kadar olmuştu ki? Gerçekten içten bir gülümseme....

"Merhaba, kızım."

Çağla, önündekinin bir mezar olup olmamasını önemsemiyordu. Elbette konuşacaktı kızıyla.

"Nasılsın birtanem?"

Yavaşça mezarın yanındaki sütuna oturdu ve elindeki çiçekleri mezar taşının üstüne koydu.

Melek Karabük

1995-2019

Eliyle mezar taşını okşadı. "Ben iyiyim, umarım sende iyisindir meleğim."

"Merak etme her zaman benim kalbimdesin."

"Ve evet, hala evlenmedim."

"Sanırım kimse faşist bir kadın Cumhurbaşkanı ile olmak istemiyor."

"Ne kadar tuhaf değil mi?"

"Intikamını o kadar güzel alıyorum ki..."

"Hepsinin acı çektiğinden emin olabilirsin. Bir tanesinin bile kaçmasını izin vermeyeceğim."

Çağla'nın gülümsemesi soldu.

"Intikamın...."

-Geçmiş-

12 Ağustos, 2007

Minik kız, elindeki peluş tavşanı ile oynarken aynı zamanda televizyonda konuşma yapan adamı seyrediyordu.

"Biliyorum mehtap, ama evde yanlız kalmasına da göz yumamam."

Arkada hem mutfağı toplayan hemde telefonla konuşan annesi, biraz gergin görünüyordu.

"O toplantıya katılmam lazım, benim için çok önemli. Tekrar siyaseten atılmamı sağlayabilir."

Minik kız, altın sarısı gözlerini annesine çevirdi. Evet, altın sarısı gözleri vardı. Ayrıca siyah saçlarının arasından görünen teninden, birşey daha anlaşılıyordu.

Önümüzdeki günler- CountryHumans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin