-22-

355 29 51
                                    

Yağmur, dünya üzerinde insanlar tarafından çok normal karşılanan bir olaydır. Eğer o gün hava yağmurlu ise, çiftçiler için Allah'ın lütfu ama balıkçılar için Allah'ın cezası bir gündür.

Okul çıkışında yağmura yakalanan bir öğrenci, bu durumdan şikayetçidir. Arabasıyla eve dönen öğretmen, müzik açıp sadece etrafta yağmurdan kaçan insanları gözetler.

Durumu boğazından ekmek geçirmeyen insanlar, sadece ne kadar soğuk bir gece olacağını düşünür.

Afrika'daki çocuk için, tüm dileklerinin gerçek olmasıdır.

Bunlar sıradan şeylerdir.

Ama yağmur, bazı insanlar için sadece acıdır. Evini yağmurda sel basmış, sevdikleri selde boğulmuş, gemisi yağmurda batmış bir insan için.

Ya da anısı vardır.

Yağmur Amerika'ya sadece Türkiye'nin cenaze törenini hatırlatırdı.

Türkiye'nin gülüşü, sözleri, gözleri... Herşey bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçerdi. Bazen yağmur kokusu, ona Türkiye'nin hafif nane limon tonunda gül suyu kokusu gibi gelirdi.

Tutamazdı kendini, birkaç göz yaşı daha dökerdi. Fakat o göz yaşları, acımasız yağmur altında yok oldurdu.

İçine atardı çoğu zaman. Kalbi her ne kadar ona bağırıp çağırıp tüm yaşamına son vermesini emretsede.

İçine akan göz yaşları, beynine bir şimşek gibi çakıp, intikam almak için plan kurmaya başlardı.

Şimdi ise vücuduna düşen her bir damla yağmur damlası, sanki gök taşı gibi onu delip geçiyordu. Karşındaki Anıtkabir, yağmur altında sırılsıklam olurken, sadece ona Türkiye'nin cenaze törenini hatırlatıyor ve midesinin bulanıp hayata olan enerjisinin yok olmasına neden oluyordu.

Dejavu kalbine kriz geçirtmek üzere, başını döndürüyor, hızlıca atmasını de sağlıyordu.

"... Amerika hadi daha da ıslanmadan içeri girelim."
"...."

Amerika transtan çıkıp gözlerini Rusya'nın lacivert gözlerine dikti. Sonra usulca başını salladı ve öne doğru hareketlendi.

Dizi titriyordu. Başına sürekli saplanan o ağrı, bu sefer bambaşka bir hal almıştı. Yine gözlerinin önüne Türkiye geliyor. Yine kalbi aklı ile yer değiştirip ölme emri veriyordu.

Kapıya yaklaştıkça mide bulantısına demir tadı karışmaya başladı.

Kapıdan içeri girince de artık dizlerinin bağı çözüldü. Tam yere düşecek iken onu tutan bir Almanya gördü.

"Tamam. Sakin."
"..."

Rusya gelip Amerika'nın koluna girdi ve yürümesine yardım etti. "Şimdi bırakırsan yaptığımız herşey bir hiç olur Amerika. Sakin ol."

Amerika titreyen eliyle Rusya'nın kolundan destek alıp doğruldu. Yavaş yavaş adımlarla Türkiye'nin mezarına yaklaştı.

Mezar taşında yazan isim, kalbini daha büyük bir çıkmaza sokup, gözlerinin önüne bir perde indiriyordu. Kulağı çınlamaya başlamıştı.

Yine dizindeki gücü kaybetti ve dizinin üstüne çöktü. Rusya yine onu doğrultmak için hareketleniğinde eliyle dur işareti yaptı. Gözlerinden hunharca ateş fışkırıyordu.

Ama birşey oldu. Elini Türkiye'nin mezarına atar atmaz gözündeki ateş, gönlündekiyle söndü. Yerini okyanuslara bıraktı. Okyanus hafif hafif taşıp, göz yaşlarına dönüştü ve pıt pıt düşmeye başladı.

Önümüzdeki günler- CountryHumans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin