-Hayata karanlık bakan insanlar, gözlerine nasıl inanacaklardı?-
Uraz evine gideli çok olmuştu. Aden ise odasına gidip uyuyacağını söylemişti. Güneş koltukta uyuyakaldığı için ona dokunmamıştık. Bu yüzden Erva'da yan koltukta uyudu.
Ben de odama çıkıp yatağıma girdim.
Garip bir şeydi ailesiz kalmak. Bunu, bu kampa geldiğimden beri fark etmemiştim. Ne zaman ağlasam ne zaman sevinsem yanımda amcam ve yengem vardı.
Küçükken her düştüğümde dizimi yaralar kanatırdım. Ağlardım hem de çok. Zamanla her düşmelere alışıyorsun. Alıştığını anlıyorsun. Ama bir daha düştüğünde çok acıyordu eskisinden. Yeni kabuklaşan yaranın üzerine düşmek... O daha çok acıtırdı. Bu sefer ağlamak istemezdim. Büyüyünce geçeceğine inandığımdan.
Sanki dokunmazdı çocukken ağlamak. Yetişkin bir insan ağlamazdı, ayıptı.
Kimi zaman duygularını saklamak o kadar zordu ki. Kilitli bir kutu içinde boğuşan cümlelerini kimseye veremiyordun. Kutuyu parçalayan kelimelerim zincir oluşturmuştu artık.
Bunca zaman kendimi kandırmıştım. Amcamın olduğuna ve onun benim tek ailem olduğuna. Körü körüne bağlanmıştım. Sırf kilitli kutumun içindeki kelimelerin zincirini kırmak için. Halbuki tek yaptığım zincirlerin bağını güçlndirmekti.
Ne kadar zormuş annenizin saçınızı okşayamaması? Her hata yaptığınızda babanızdan korkup saklanmak... Ama her kötü duruma düştüğünüzde babanıza saklanmak...
Ben bunları hiç yaşamadım. Belki ilk defa hiç görmediğim aileme ağlıyorum.
Bunca zaman beni yaralayan kutumu ilk kez kilidini kırmıştım sanırım.
Uraz'ın anlattıkları... Omzumda ki dövme... Kocaman bir boşluk içindeydim. Gözyaşlarım damla damla süzülürken fark ettim dışarıda yağmur yağıyordu.
''Yaz mevsimi yağmuru ha?'' dedim usulca başımı pencereden uzattım.
Balkona çıkıp yere çömeldim. Dizlerimi karnıma doğru çekip kendi kendime konuşmaya başladım.
''Çok fazla soru var ama kendi kendime cevaplıyorum. Artık beni duymayacağını biliyorum anne! Baksana beni bırakıp gittin ben ise burada oturmuş senin için ağlıyorum. Neden kendini bu kadar beğenmiş birisin? Cesur mu sanıyorsun kendini? Aşık olduğun adamı yaktın diye kendi ölümüne izin vermek cesur olmak anlamına mı gelir? Nesin anne sen kahraman mı? Ya da ben neyim anne? Ucube mi? Yalnızlık kelimesi içinde ki ı harfi kadar çelimsiz bir yalnız mıyım? Söylemem gereken çok şey var. Kendi kendime cevaplamak istemediğim sorular... ''
''Ve daha çok vedalar...'' gelen sesle irkildim.
''Buradayım kızım. İşte sorularını dinlemeye geldim. Ben bir kahraman değilim korkağım. Senin için mutlu bir hayat istedim. 'Babanı ben öldürdüm.' diyecek bir anne veremezdim sana. Daha çok yakamazdım canını.'' dedi.
Bu da neydi? Annem yanımda. Canlı canlı yanımda duruyordu. Üzüntüden kafayı mı sıyırdım?
''Allah'ım yardım et ne olur? Deliriyorum.'' diye hıçkırıklarımı tutamayıp ağlamaya başladım.
Yanıma çömelince geriledim. ''Sen kimsin?'' dedim.
''Annen.''
''Ben annemi hiç görmedim. Bir fotoğrafı bile yok git buradan!'' diye bağırdım. Elime bir ayna tutuşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ BÜKÜCÜLER -Kamp-
FantasyAşk? Günümüz insanlarının yerden göklere çıkardığı o yüce duygu. Sevgi ise onun yanında basitleştirilmiş bir alışkanlık. İnsanlar; ilk görüşte aşk, sonsuza kadar aşk diye bir sürü şey türettiler. Sevgi ise bir ihtiyar gibi köşesine çekildi ve...