BÖLÜM 20☮

583 50 9
                                    

Sorumluluk duygusu gelişmemiş ve sözünü tutmayan biri olarak gerçekten hepinizden çok çok çok özür diliyorum. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Haftaya ameliyatım var. Doktora gitmekten yazamıyorum. Özür dilerim. İyi okumalar. Son olarak vote ve yorum yapanlara teşekkür edrim

--

-Senin, bana ''beni burada yalnız bırakma'' dediğini hatırlıyorum.-

Her zaman küçük bir odanın küçük bir çocuğu olmuştum. Karanlıktan korktuğu halde yalnız uyuyan bir çocuk. Karanlığı farkettiğin de gözlerini kapayan. Karanlığı fark etse de onu karanlıkla görmezden gelmeye çalışan bir çocuktum.

Yine küçük bir odada yalnızdım. Tek fark bu sefer küçük değil, büyüktüm. Genç bir kızdım ama o kadar çok olgun hissediyorum ki 18 olduğuma anlam veremiyordum. İsyan ederdim hep. Ailem bir kazada ölmüşse ben niye yaşadım diye? Tek başıma kalmanın ne anlamı var diye. Sabahları perdenizin kapalı olması kadar karamsar bir dünyam varken amcam ve yengemi düşündüğümde ise perdenin ucundan kaçan gün ışığı kadar mutluydum.

Bu kamp beni mahvetmişti.

Yormuştu. Halbuki ben buraya güçlenmek için gelmiştim. Amcam görmeye gelmiyordu. Aslına bakarsak kimse burada ailesini görmüyordu. Herkes terk edilmiş gibiydi. Bu his kötüydü.

Kafamı yastığa gömerek sessizliği dinledim. Pek sessiz sayılmazdı ya. Güneş ve Erva'nın konuşma gürültüleri odama doluşuyordu. Şu an uzayda olsak onları duyamayacaktım.

Bazen cidden uzayda olmanın nasıl bir his vereceğini düşünürdüm hep.

Sessiz bir dünya. Kimseyi duymuyorsunuz. Ama onca söylenen söze rağmen.

Tek duymak istediğim müzik olurdu herhalde. Müzik, notaları, sözleri.

Düşüncelerim arasında açılan kapıdan içeri uzatılan ele doğru şaşkınca baktım. Daha sonra içeri giren kişiye baktım. Uraz sabahın köründe odamdaydı. Elinde bir kutu vardı. Elini görür görmez uyuma taklidi yaptım. Fakat merak içimi kemirirken o görmeden kimin geldiğine bakabildim.

''Selam!'' dedi fısıldar gibi. Uyuduğumu sanıyordu büyük ihtimal.

''Bugün bir ay oldu senle tanışalı domuz kafa.''

Benimle tanıştığı günleri mi sayıyordu? Halbuki ben ondan nefret ediyordum. O ve köpeklerden. Zaten pek bir şey fark etmiyordu.

''Bugün dersimiz var ama hâlâ sen uyuyorsun domuzcuk. Uyandırmaya kıyamayacak kadar çirkinsin.'' dedi ve yanıma yaklaştı.

Birden kopan gök gürültüsü ile zıplayıp kucağına oturdum. Ben her korktuğumda, üzüldüğümde tuvalete saklanırdım ya da birinin kucağına saklanırdım.

Birden bana şaşkınca baktı.

''Sen uyumuyor muydun?'' dedi şüpheli bir şekilde.

'''Uyuyordum. Bundan sana ne? Gök gürültüsü uykumu böldü görmüyor musun? Sabah sabah ne yağmuru bu böyle?'' deyince elini ensesine atıp güldü. Gülünce çok sevimli bir hâl alıyordu.

Birden gözüme ilişen dövmeye tekrar döndüm. Bu da nesi? Uraz'ın dövmesi mi vardı?

''Uyandığına göre-''

''Dur bi dakika! Senin dövmen mi vardı? Halbuki seni çoğu kez tişörtsüz yakalamıştım. Nasıl olur da görmem?'' deyip kafamı kaşırken kırdığım potu fark edince kızardım.''

ATEŞ BÜKÜCÜLER -Kamp-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin