-Multide Sidra'nın giydiği giysiler-
4N1K da son bölümde şarkıyı dinlerken çok hoşuma gitti bu şarkıyla yazdım bölümü isterseniz bu şarkıyla okuyabilirsiniz. İyi okumalar.
--
-Doldurulmuş bir silahın üzerinde bir parmak gibi... Tedirgin.-
Bütün gün köpeğin mırıldanmalarıydı, mamasıydı derken bütün günümü yemişti bu köpek. Uraz dışarı çıkacağını deyip gitmişti. Öğleden sonra da blokta dersimiz vardı. Gitmem gerekiyordu. Yukarı odaya çıktım. Uraz'ın bana getirdiği kıyafetlere bir bakayım dedim. Dolaba yavaşça yaklaşıp kolundan dışarı açılan kapağını çektim.
Ben iki, üç bir şey alır sanıyordum. Çocuk dolabı döşemişti. Bazen Uraz'ı çok gizemli buluyordum. Bazen de 'bırak delidir, ne yapsa yeridir.' diyen bir tarafımda var tabi. Kendi içimde bile çok çelişkili bir insan iken Güneş'in bana nasıl katlanabileceğini düşündüm. Erkenden kaçması ikimiz için çok iyiydi.
Uraz yokken yaptığım bu ev turlarım kulağına giderse hiç hoş olmazdı. Doğrusu bu çocuğun neden bana hâlâ yardım ettiğine anlam veremiyordum. Salak mıydı? Ben fazla mı saftım? Neden ben? Dolabın içine aktıkça gülümsüyordum. Bu çocuğun cidden iyi bir zevki vardı. Bu kadar parayı ateşle mi üretiyordu? Ne yapıyordu acaba?
Üzerime kahverengi düz bir kazak geçirip altına kot bir pantolon aldım. Kazak göbeğimi açıkta bırakıyordu. Bu yüzden yanıma ceket aldım.Hava iyice bozuyordu tabi. Götü kollamak lazımdı. Bu aralar cidden ağzım fazla bozulmuştu. Fark ediyordum. Dışarı çıkarken köpeciği kafese atmıştım. Zaten uyuyordu. Bir de evin içinde evin sahibiymiş gibi dolaşması yok mu?! Beni benden alıyor!
Nasıl zeki bir köpek?! Ama herşeyi anlamamazlıktan geliyor bence. Yani kendimce öyle. Ondan nefret ettiğimi anlıyor. Ama ''git terliklerimi getir.'' dediğimde yüzüme aval aval bakıyordu. Bir de Uraz'ın gıcık halleri yok mu?! ''Sidra ne istiyorsun köpekten iki ayağın var kullan işte. Kalk getir kendin.'' dediğinde sinir oluyordum. Onun 4 ayağı vardı. O daha avantajlı. O getirsin banane?!
Rüzgar o kadar şiddetliydi ki saçlarımı ağzıma, burnuma falan sokuyrdu. Önümü göremiyordum. Birden bir şeye çarpınca ''Özür dilerim.'' dedim. ''Önemli değil.'' Diyen kişiye bakınca içimi kaplayan sıcaklıkla gülümsemeden edemedim.
''Asıl ben özürdilerim.'' deyince şaşırdım. Karşımda özür dileyen kişi Güneş'ten başkası değildi. Bence daha sık dilekte bulunmalıyım.
''Cidden senin için endişelenip trip yaptım. Hiç çekilmez biriyim biliyorum. Ama bana arkadaşlık konusunda bir şans daha vere bilir misin Sidra?'' derken çok samimi görünüyordu. ''Ben çok pişmanım cidden bencil biriyim.'' dediğinde başını öne eğdi.
Birden ona sarılırken buldum kendimi. ''Seni seviyorum Güneş. Olmayan abimden daha çok seviyorum. Canım abicim.'' derken ikimizde gülüyorduk. ''O zaman bize geliyorsun.'' Dediğinde ondan ayrılıp duraksadım.
''Nasıl yani?''
''Abin değil miyim? Bekâr bir erkeğin evinde baş başa kalamazsınız. O çocuğa hâlâ güvenmiyorum.'' dediğinde hiç ikiletmedim. Uraz'ın evinde çok rahat edemiyordum. Ama Erva ve Güneş evli çift gibiydiler. Onların yanında da fazla rahat değildim ama rahattım yine de. Onlarda yatıya kalmış misafir gibi hissediyordum. Rahattım yani.
''Neyse ben derse yetişeceğim. Görüşürüz.'' derken o da elini sallayarak uzaklaştı.
--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ BÜKÜCÜLER -Kamp-
FantasiaAşk? Günümüz insanlarının yerden göklere çıkardığı o yüce duygu. Sevgi ise onun yanında basitleştirilmiş bir alışkanlık. İnsanlar; ilk görüşte aşk, sonsuza kadar aşk diye bir sürü şey türettiler. Sevgi ise bir ihtiyar gibi köşesine çekildi ve...