Handan içeri adımımızı attığımızda yüzümüze sıcak ve nemli bir hava çarptı. Derince nefes aldım. Burnuma karmakarışık bir çok koku geldi. Bunların arasında nefis yemek kokuları da vardı. Aç midem özellikle bu korkularla şahlandı ve ağzım sulandı. Masaların bulunduğu bölüme doğru ilerledik. Yarı yolda Dean bizden ayrıldı ve köşede lobi şeklinde duran masaya doğru yöneldi. Hem oda ayırtacak hem de siparişleri verecekti.
Onu beklemeden devam edip köşede bir masaya geçtik. Diğerleri rahatlayıp pelerinlerini indirirken Evan ve ben olduğumuz şekilde kalmayı tercih etmiştik. Fazla dikkat çekmenin anlamı yoktu.
Oturduğum yerde geriye doğru yaslandım. Bu iyi hissettirmişti. Evan dik bir şekilde karşıya bakıyor ve diğerleriyle sohbet ediyordu. Konuştukları konu ilgimi çekince kulak kesildim.
" Yarın sizler Gloria Klanına gittikten sonra siparişleri vermek için önce Cücelere daha sonra da bir kaç komşu kurt Klanına gideceğiz." dedi Robin.
Kendisi bir kaç seferdir sipariş teslimatında görev almıştı. Deneyimliydi. Ve her döndüğünde bize acayip şeyler anlatırdı. Mırıldandım.
" Keşke biz de gelebilseydik. Cücelerin Bölgesini çok merak ediyordum. İşçilikleri hep övülüyor. "
Ellery lafa atladı. O da Robinle beraber gidip gelen kafileden biriydi.
" Bölgeleri gerçekten de harika ama gidiş yolu çok sıkıntılı. Bunun yerine akrabalarınızla keyifli bir tatil yapmalısınız."
" Bunun yerine sizinle gelmeyi tercih ederim. " dedi Evan.
Bu sırada arkadan Dean yanaştı. Muhtemelen konuşulanları duymuştu. Ama bir şey demeden kalan tek boş yere oturdu.
Arkasından genç bir kadın elinde koca bir tepsiye masaya yanaştı ve hepimizin önüne kaseler bıraktı.
Kaşıkla birkaç kez karıştırdım yemeğimi. Güzel görünüyordu. Kaşığın ucuyla hafifçe yemeği aldım ve tadına baktım. İdare ederdi. Yemeye devam ettim.
Diğerlerine bir göz attım.
Herkes sessizce yemeğine yumulmultu. Yemek bitene kadar masaya bir sessizlik hakimdi. Herkes yorulmuştu.Kuleden çıktığımızda sabahtı ve geçitten geçmeden hemen önce hava karartmak üzereydi. Geçitten geçtiğimizde ise öğleden önceydi. Alt Dünya ve Orta Dünya arasında zaman farklı vardı. Şimdi ise hava kararmış, gece bastırmıştı. Neredeyse 24 saattir yoldaydık ve mola verme şansımız olmamıştı.
Tabak çanaktan çıkan sesler sonunda dindiğinde herkes derin bir nefes almıştı. Dean ödemeyi çoktan yapmıştı bu yüzden toparlanıp ayaklandık. Bir anda karalara bürünmüş yedi kişi ayaklanınca yan masalardaki kafalar bize döndü. Tepki vermeden ilerlemeye devam ettik. Merdivenlere yönelip üst kata çıktık. İki kat çıktıktan sonra Dean öne geçti ve koridora girdi. Anahtarlar ondaydı.
" Üç oda tuttum. Hanımlar yan yana bizler de üçe iki olarak bölüneceğiz."
Dediklerinin devamını dinleme gereği duymadan ilk odaya girdim. Kendi kendilerine de odaları paylaşabilirlerdi sonuç olarak. Sabah erken kalkacağımızdan bir dakikalık uyku süresi bile önemliydi. Benimle aynı düşüncelere sahip olacak ki Lily de peşimden geldi.
Odada karşılıklı iki yatak, yatakların yanında ise birer küçük komodin bulunuyordu. Duvarlarda bir iki eski tablo,
camın kenarlarında ise uçları yırtık bir perde bulunuyordu .Cam kenarındaki yatağa doğru adımladım. Çantamı komodinin üstüne bırakıp pelerini ve bıçaklarımı tutan kemeri çözdüm. Katlayıp onları da komodinin üstüne bıraktım.
Ayakkabılarımı çıkarıp yatağa uzandım. Lilye döndüm. Çoktan işlerini halletmiş yatağa girmişti bile. Ona doğru döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELÇİ
Fantasy"Mühür" İkisi de aynı anda konuştu. Nefesleri kesilmişti sanki. Zihinlerinden geçen yüzlerce kare kalplerini hızlandırıyor nefes almalarını zorlaştırıyordu. Bir an sonra kız yere çöktü. İçi içine sığmıyordu. Başını öne eğdi. Etrafına bakamıyord...