İçimiz çekiliyor gibi hissettiğimiz dakikalardan sonra bir anda ayaklarımız yerle buluştu. Dizlerim titriyordu. Daha fazla dayanamadım ve yere çöktüm. Tükenmiştim. Zar zor başımı kaldırıp diğerlerine baktım.Herkes bir köşede tek parça halindeydi. Lily hala nefes alıyordu. Onları sağlam görünce etrafı incelemeden yana döndüm.
Hala Evan ile el ele tutuşuyorduk. Elini sıktım. Şu an hala ayıksam sebebi oydu. Yorgun olduğumu bildiğinden çembere kendi enerjisini daha çok aktarmıştı. Bir anda kaybettiği yoğun enerji onu mahvetmiş olmalıydı. Dikkatle onu süzdüm. Burnu kanamıştı. Ve o da yere çökmüştü.
Ellerimizi ayırıp dudaklarının üstünedeki kan izine dokundum. Gözleri baygın bakıyor, yorgun duruyordu. Bitkince konuştum.
" Burnun kanamış."
Sırıttı.
" Senin de öyle."
Biz hala bakışırken çıkan borozan sesleriyle irkildik. Tam Klanın kapısına ışınlandığımızdan bir panik oluşmuştu. İçeriden gelen bağırış seslerini duyabiliyorduk. Muhtemelen akşama ya da ertesi güne beklendiğimizden gelenlerin davetsiz misafirler olduğunu düşünmüşlerdi.
Evan'la ayaklanıp birbirimize yaslanarak diğerlerinin yanına doğru adımladık. Dean bize doğru döndü. Bakışlarında ki dehşet ne kadar kötü gözüktüğümüzü çok net açıklıyordu. Tam konuşacakken
Büyük Kalenin kapısı açıldı. Bir çok kurt surların üstünde dururken, içeriden bazıları kurta dönüşmüş bazıları insan formunda savaşçılar dışarıya çıktılar.Evanla beraber diğerlerinin önüne geçerek yürüdük.
Tam kapının karşısına geldiğimizde karşımızdaki grup ikiye bölündü, ortalarından biri ilerledi ve karşımıza geçti.
Siması ve gözleri oldukça tanıdıktı. Birkaç yıl ondan hiçbir şey almamıştı sanki. O da bizi tanımış olacak ki gözleri hafifçe büyüdü. Dehşetle dudakları aralandı. Bizi bu halde beklemediğinden oldukça şaşırmıştı.Evan'la aynı anda yorgunca konuştuk.
" Merhaba Büyükbaba."
" Merhaba Büyükbaba."
Yüzü endişe ve öfkeyle kasılırken bize doğru yöneldi.
" Yüce Kurtlar aşkına. Bu ne hal böyle! Ne oldu size?"
Yanımıza gelince bir elini benim diğer elini Evan'ın yüzüne koyarak hafifçe okşadı. Gözleri hızlıca üstümüzü tarıyor, iyi olup olmadığımızı kontrol ediyordu. Bir an sonra büyük bir yaramız olmadığını farketmiş olacak ki arkamıza kaydı bakışları.
Diğerlerine de göz gezdirirken gözleri Dean ve kucağında ki Lily de duraksadı. Hafifçe arkasını döndü ve bağırdı.
" Lucas acil şifacıyı çağırın yaralı var. Emma git ve Anna'ya haber ver. Torunlarımız geldi. Ayrıca herkese oda hazırlasınlar."
Sözlerini bitirir bitirmez arkasındakiler koşuşturmaya başladı.
Birileri gelip Lily'yi sedye tarzı bir şeyle içeriye doğru taşırken diğerleri bizimkilere yol gösteriyordu.
Dean Lily ile beraber ilerlerken durumunu kurtlara aktarıyordu. Göz göze gelince gözlerini kapatıp açtı. Lily ile o ilgilenecekti.Yanımızdan geçen kurtlar dikkatlice bize bakıyordu.
Üstümüzde ki is kokusu, bazı bölgeleri yırtılmış kıyafetler, kanlar ve çiziklerle korkunç gözüküyor olmalıydık.Büyükbabam arkasındaki kurtlardan birinden aldığı sargı bezleriyle geldiğimizden beri ayırmadığımız kesik ellerimizi ayırarak sardı. Ayakta durmak için birbirimizden güç aldığımızdan, ellerimiz ayrıldığı ilk an hafifçe yalpaladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELÇİ
Fantasy"Mühür" İkisi de aynı anda konuştu. Nefesleri kesilmişti sanki. Zihinlerinden geçen yüzlerce kare kalplerini hızlandırıyor nefes almalarını zorlaştırıyordu. Bir an sonra kız yere çöktü. İçi içine sığmıyordu. Başını öne eğdi. Etrafına bakamıyord...