Elimdeki çizim kağıdını sıkıca tutarken gözlerim Evan'ın kapısındaydı.
Sabah büyükannem yanıma uğramış ve törenin ayrıntılarından bahsetmişti. Ardından Keith'in vücuduna çizeceğim rünlerin çizimlerini bana vermiş ve hazırlanmam için yanlız bırakmıştı. Törene özel, ten rengi hoş bir elbise giyinmiş saçlarımı örmüştüm. Oldukça hoş gözüküyordum. Odadan çıkıp Evan'ın kapısına gelmişken aklıma hala törende ne yapacağım dolanıyordu. Her ne kadar kendime itiraf etmek istemesem de biraz gergindim. Bu zamana kadar sürüye sadece annemle ziyaret amaçlı gelmiştik. Annem genelde sürüye geleceğimiz zamanların sakin dönemler olmasına dikkat ederdi. Böylece ailesiyle daha fazla vakit geçirmeyi garantilerdi. O zamanlar için düşünüldüğünde mantıklı bir karardı tabi, zaten ortalığı birbirine katan iki çocuğu varken bir de üstüne bu tarz etkinliklerin yapıldığı zamanlarda gelsek ekstra problem yaşardı. Ama tüm bunlar yüzünden bu etkinliklerin hiçbirinden haberdar değildik. Başlarda kurt geleneklerini öğretmek için çok hevesli olsa da kurt tarafımızda kendini göstermediğinden annem bir noktadan sonra pes etmişti. Şimdi ise bunun şeceresini ben çekiyordum. Bunları düşünürken içimde baş gösteren hafif özlemle dikkatimi başka yöne verdim.
Törene direkt olarak sembolleri çizerek ikinci kısımdan dahil olacaktık. İlk kısımda eşini arayan kurtların yanında mühürlenmiş kurtlar da bulunabiliridi ama ben dönüşemediğimden bu kısımı atlayacaktık biz. Daha konuşmamıştık bunu tabi ama dönüşemediğimi bildiğinden Keith de böyle olacağını tahmin ediyor olmalıydı.
Bu nokta beni Keith'e karşı bir miktar mahçup hissettirse de elimden gelen bir şey yoktu. Dönüşemiyordum. Bunları boş verip kafamı iki yana salladım. Mühür beni ona en uygun kişi olarak seçtiyse demek ki hayatında tam bir kurda değil, yarım kurt yarım cadıya ihtiyacı vardı.
Düşündüklerimle duraksadım.
Benim de bir kurda mı ihtiyacım vardı hayatımda?
İçten içe bunu sorgularken kapının ardından Evan'ın sesini duydum.
" Daha ne kadar orada dikileceksin girsene içeriye."
Homurdandım. Madem burada olduğumun farkındaydı insan daha önce çağırır arada bırakmazdı beni.
Kapıyı açarak içeri girdim. Yatakta oturmuş etrafına muhtemelen buraya alan yüzüğünde getirdiği büyü kitaplarını dizmiş, bakarken anlamadığım bir büyü çemberini oluşturmaya çabalıyordu. Çabalıyordu diyorum çünkü büyüyü her düzeltmeye çalıştığında farklı bir noktadan patlak veriyor ve bozuluyordu. O bunları yaparken kitaplardan birinin üstünde sereserpe yatmış olan ejderhası uyukluyordu. Omzumdaki yavruyu elime alıp diğerinin yanına koydum. Koyar koymaz kardeşinin yanına sokulmuş ve o da uyku pozisyonuna geçmişti. Gerçek bir bebek gibi hissettiriyorlardı bu anlarda. Sürekli uyuyorlardı.
Kafamı içeri girdiğimde göz ucuyla bana bakıp işine geri dönen kardeşime çevirdim.
" Napıyorsun?"
" O cadının bana yaptığı zihin büyüsünü oluşturmaya çalışıyorum."
" Ne! Evan bu büyülerin yasak olmasının bir sebebi var. Biliyorsun çok tehlikeli. Denerken aklını kaybedebilirsin."
Dediklerimle sakince bana döndü. Yaşadıkları zannettiğimden daha çok etkilemişti onu belli ki. Umursamaz bir şekilde konuştu.
" Bilmiyor muyum sence ben bunu? "
" Pek biliyormuş gibi gözükmüyorsun! "
Derin bir nefes aldı. Yumuşak bir sesle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELÇİ
Фентезі"Mühür" İkisi de aynı anda konuştu. Nefesleri kesilmişti sanki. Zihinlerinden geçen yüzlerce kare kalplerini hızlandırıyor nefes almalarını zorlaştırıyordu. Bir an sonra kız yere çöktü. İçi içine sığmıyordu. Başını öne eğdi. Etrafına bakamıyord...