11

3.1K 318 83
                                    

Media: Adrian Evan Lurid

"Uyuşuk şey şifa iksirlerini yapmayı bitiremedin mi hala? Bu nasıl bir yavaşlıktır. Buraya her gelişinizde daha da yavaşlamış oluyorsunuz. Ben sizin yaşınızdayk-"

Kafamı üzerine eğildiğim kitaptan kaldırmadan sessizce yaşlı Joseph'in cümlesini ezbere tamamladım.

" Evet evet günde yüzlerce şişe yapıyordun. Bunu kaçıncı söyleyişin-"

Konuşurken çok da sessiz olamamış olmalıydım ki lafım Evan tarafından gelen hızlı bir cevapla bölündü.

" 408 "

Hızla kafamı kaldırıp ona baktım. İkimizin yüzünde de açık bir panik okunurken Joseph ikimize de ters ters bakıp söylenmeye devam etti. Bu seferki hedefi Evan'dı.

" Şu çizimlere bak! Beceriksiz şey. Sana böyle çizme diye kaç defa diyeceğim?"

Sözlerini bitirirken yüzünde bir iğrelti ifadesiyle kafasını iki yana sallıyordu. Bir an sonra daha bize fazla katlanamayacağını söyleyerek evden çıktı. Esasında hepimiz biliyorduk ki bizi gayet de seviyordu. Sevmese kesinlikle evine girmemize izin vermezdi. Bazen Alex'i bile evine zor aldığını biliyorduk. Ama işte herkesin sevme yöntemi farklıydı.

Joseph'in gitmesiyle aynı anda derin bir nefes verdik. Ben yerimde gerinirken Evan kafasını çizimleri yaptığı masaya vuruyordu.

Bir noktadan sonra ben yaşlı Joseph'in sözlerine bağışıklık kazanmıştım ve kulak ardı edebiliyordum. Çünkü zaten kuledeyken kendi ustamla genel halimiz buna oldukça benzerdi. Babam itinayla ikimizi de hizaya sokacak yetenekli öğretmenler seçmişti. Ve hep uslu ve harika bir öğrenci olduğundan Evan tabi ki bu tarz bir muameleye yabancıydı.

Joseph de her defasında öyle lakaplar takıyordu ki Evan bırakın biraz alışmayı her duyduğu kelimeyle biraz daha kızarıyordu. Kıpkırmızı yüzünden yakın zamanda olgun bir domatese dönüşeceğini düşünüyorduk. Ve evet bunu düşünen tek ben değildim zira Joseph'in lakapları arasında domates de vardı. Hatta bir ara Evan'a biraz daha oyalanırsa onu kış için yapılan soslara katılmak üzere gerçek bir domatese dönüştürmekle tehdit etmişti.

Evan ise bu sözlere sinirden bir tık daha kızararak karşılık vermişti.

Onun o halini gördükçe içimden kahkahalar atıyordum. Dışa tepki vermemek gerçekten zordu. Ama biliyordum ki gıkım çıkarsa Joseph oklarının yönünü bana döndürecekti.

Sabah erken saatlerde Alex tarafından yataklarımızdan sürüklenerek kaldırılmış ve ensemizden tutularak büyükbabamların evine götürülmüştük. Erken saatler derken güneşin daha doğmamış olduğunu hatırlamak tekrar içimi yakmıştı. Eve varır varmaz hızlı bir şekilde hazırlanmış ve ayaküstü birkaç lokma atıştırmışık. Bu sırada Alex büyükbabam ve büyükanneme geceki olayları anlatıp enerjimizi atmamız için bizi Joseph'e emanet edeceğini söylemişti.

O ana kadar Evan ile büyükannemin buna kesinlikle karşı çıkacağına emindik. Ama bizi şaşırtarak anında bu fikri büyük bir hevesle onaylaması büyük bir hezimet olmuştu bizim için. Muhtemelen boş kalırsak başımıza bela açacağımızı ikna olmuştu yaptığımız küçük şakayla.

Onların da onayından geçmesiyle Alex bizi olası bir provokasyona karşı direkt olarak evden ite kaka çıkartmış Joseph'in kaldığı yere götürmüştü. Bizi bıraktıktan sonra gitmeden önce Joseph'e söylediği sözleri unutmak mümkün değildi tabi.

" Sana yardım etmek için oldukça hevesliler. Eti senin kemiği bizim."

Joseph bu sözleri oldukça ciddiye almış senelik hazırlığını bize yaptırıyordu. Hatta on senelik hazırlığını. Olası durumlara karşı her iksiri yaptırmış, rünler çizdirmiş, aklına gelen her şeyi bize hallettirmişti.

ELÇİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin