" Kıpırdanıp durma Evan. Bizi farkedecek."
" Ne yapayım çıkmıyor şu lanet şey."
Fısıldaşıyorduk. Çünkü gecenin bir yarısı büyükannemlerin evinden firar etmiş, şaka yapmak için Alex'in evinin önünde saklanıyorduk. Bu gece nöbetçile görevli olduğunu bildiğimizden rahatça evin yakınlarına gelmiş sessizlik büyüsüyle konuşmalarımızın fark edilmemesini sağlamıştık. Her ne kadar sesimizin duyulmasını engellesekte tuhaf tuhaf hareket eden iki varlık her halükarda fark edilirdi. Ama yerde otururken Evan'ın sırtına böcek girmişti ve bir türlü çıkaramıyordu. O yüzden kıpırdanıp duruyordu. Bizi ele verecekti salak.
Hala hareket ederken elimin tersiyle bir tane yapıştırdım koluna. Dönüp sinirli bir yüz ifadesiyle bana baktı. Küfür etmek istediğini tahmin edebiliyordum. Müsait bir ortamda olsaydık kahkahalarla gülerdim bu haline. Ama Alex'le eğlenmek için bu kadar hazırlık yapmışken olmazdı. O yüzden mimik yapmadan önüme döndüm ve yolu izlemeye başladım.
İleriden adım sesleri geliyordu. Yüzümü hemen Evan'a çevirdim. O da duymuştu. Saçlarımızı düzeltip sessiz hareketlerle ayaklandık. Yürürken Evan hafif bir rüzgarla uğultu oluşturmuş adım seslerimizi gizliyordu. Etrafı ağaçlarla çevrili açıklığın tam ortasında, ay ışığının vurduğu bölgede durduk.
Saçlarımızı gündüz Evan'ın ormandan topladığı bitkiler sayesinde hazırladığımız geçici boya ile siyaha boyamıştık. Kostümümüzü ben siyah, yırtık ve kirli bir elbise ; Evan ise yine siyah, yırtık, ketenden üst ve alttan oluşan takımla tamamlamıştık.
Saçlarımızı kabartıp önümüze almış, gözlerimizin altını ve yüzümüzü siyah lekelere renklendirmiştik. Oldukça ürkütücü duruyorduk açıkçası. Korku hikayelerindeki ikizler gibiydik. Alex'in atacağı çığlığı hayal ederek sırıttım. Evi klanın merkezinden biraz daha uzakta olduğu için sesler yüzünden çok problem yaşamayacaktık. Klanın nöbetçileri de ön ve arka taraflarda olduğundan onlarla da başımız derde girmeyecekti. Bundan daha iyi bir fırsat olamazdı şaka yapmak için. Hem şaka hem de biraz intikam olacaktı aslında bu. Bugün bize yapmadığını bırakmamıştı.
Ormanda Keith'le olan konuşmamız gelen seslerle bölünmüştü. Evan saatlerdir ortada olmadığımdan Alex'le beraber tek başına tüm Klanı gezmiş ve Alex'in üstün ikna çabaları sonucu Klanın yaşlı büyücüsüyle birkaç iş yapmıştı. Bunu bensiz, tek başına yapmış olmasının acısını da onu bulunduğum konuma göndererek çıkarmıştı. Onu suçlamıyordum. Tüm gün o huysuz adamla ben de tek başıma uğraşsam acısını çıkartmanın bir yolunu bulurdum.
Evan'ın ufak çaplı intikam planının başk karakteri Alex ise bizi Keith ile yan yana göl kenarında otururken yakalayınca sinsi sinsi gülümsemiş ardından gün boyu
" Kafam karışık ama seninle randevuya çıkarım." gibi cümlelerle beni çıldırtmıştı.Kafamın karışık olmasının sebebinin evimden ve yaşadığım ortamdan ayrılma ihtimali olduğunu biliyordu. Kurt geleneklerine göre mühürlenme durumunda iki bireyden hangisinin sürüdeki konumu yüksekse cinsiyet gözetmeksizin diğeri onun yanına giderdi.
Böyle bir şey istemiyordum açıkçası. Annemin bir istisna olabilmesi bunun benim içinde geçerli olacağı anlamına gelmiyordu. Bu da mühüre tepki duymamı sağlıyordu.
Yaşadığımız yerler çok da farklı değildi esasında. Alt ve Orta Dünya içinde yaşayanlar dışında genel olarak benzerdi. Bizim onlardan tek farkımız Klanlar arası ilişkilerde yeri olan Kapı Muhafızları'ydı. Bunun dışında bir Kurt Klanı'nın Aşinası olmak da ilgimi çekmiyordu. Zaten en az bunun kadar yüksek bir rütbeye doğuştan sahiptim.
Tek sorunum ailemden, evimden, alıştığım yerlerden uzaklaşacak olmaktı. Bu düşünüldüğünde komik gibi geliyor olabilirdi ama hayatının tamamını yüksek bir konumda gözde olarak, rahat bir şekilde geçirince başka bir yere gidip farklı insanların sorumluluklarını almak ürkütücü geliyordu. Bu benlik değildi. Daha çok Evan'a uygundu. Ben tam anlamıyla bir cadı sayılırım. Yönetmeyi sever ama sorumluluktan hoşlanmazdım. Evan'sa yönetmeye ve sorumluluk almaya daha uygundu hep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELÇİ
Fantasy"Mühür" İkisi de aynı anda konuştu. Nefesleri kesilmişti sanki. Zihinlerinden geçen yüzlerce kare kalplerini hızlandırıyor nefes almalarını zorlaştırıyordu. Bir an sonra kız yere çöktü. İçi içine sığmıyordu. Başını öne eğdi. Etrafına bakamıyord...