yirmi iki

398 46 5
                                    

Jungkook

"Hyung Taehyung neden hala gelmedi?"

"Bilmiyorum Jungkook,arasana."

"Bir dakika" diyip telefonuma uzandığımda beni arayan bilmediğim numaraya baktım şaşkınca. Telefonu Yoongi Hyung'a çevirip ekranı gösterdiğimde açmamı istedi. Telefondan ilk önce cızırtılı sesler yükselmiş sonrasında bir kadın sesi gelmişti. Arkadan gelen sesler hastane olduğunu belirtir şekildeydi.

"Merhaba Bay Jeon ile mi görüşüyorum?"

"Evet benim." Dedim içime kaçan sesimle. Ne olduğunu az çok tahmin ediyordum. Çünkü içimde ki kötü his daha da ağırlaşmıştı. Kadının sesi kulaklarıma ulaştığında iki büyük yutkunma sesi odayı doldurmuştu.

"Kim Taehyung için aramıştım. En son konuştuğu kişi sizsiniz ve telefonu kullanılamaz durumda. Kendisi bir araba kazası yaşadı şuan bilinci kapalı ancak hayati durumu iyi. Gelmenizi rica edebilir miyiz?"

"G-geliyorum."

Gözlerim Yoongi Hyung'un yüzüne çıktığında bembeyaz teninin daha da beyazlaştığını gördüm. Nefesleri sıklaştı derin derin nefesler almaya başladı. Acele ile koltuğun üzerine bıraktığı ceketini aldı. Koşarcasına evden çıktık. Arabanın önüne gelmiştik. Ne kadar ayağım iyileşmese bile Yoongi Hyung çok stresliydi o yüzden arabayu o kullanmamalıydı.

Direksiyonun başına geçtiğimde Yoongi Hyung'da yan koltuğa oturdu. Gözlerim dolsa bile tek elimle göz yaşlarımı siliyordum. Stresten ısırdığım dudağım kanamaya başlamıştı. Ağzıma dağılan kan tadı ile yüzümü buruşturdum. Hastanenin önüne geldiğimizde acı bir frenle durmuştum.

Koşarak içeri girdiğimizde Taehyung'un odasının önünde polisler olduğunu gördüm. İçeri girmek için hamle yaptığımızda kollarımızdan tutarak içeri almamışlardı bizi. Taehyung'un ifadesinin alındığını söylemişlerdi.

"İçeri girmeliyim neden anlamıyorsunuz? İfadesi alındı neden giremiyoruz?"

"Neyi oluyorsunuz beyefendi?"

"Sevgilisiyim. Çıkın şimdi lütfen iyi olup olmadığına bakmam lazım."

"Üzgünüm giremezsiniz bir kan bağınız yok sonuçta. Siz nesi oluyorsunuz?"

"Abisiyim."

"Buyrun" diyerek Yoongi Hyung'u içeri aldığında camın küçük bir kısmından içeri baktım. Ağlayan Taehyung ile göz göze geldiğimde benimde gözlerim doldu. Saçlarımı çekerek köşeye eğildiğimde göz yaşlarım önümü görmemi engelliyordu.

Neden mutlu olamıyorduk? Kötü olaylar peşimizi bırakmıyordu. Taehyung'un bu zaman içerisinde akıttığı göz yaşlarının haddi hesabı yoktu. Kalbim acıyordu onu öyle görünce. Hepimizin acıyordu. Küçük bebeğimdi o benim ona zarar gelirdi de nasıl üzülmezdim. Ona küçük bir şey olduğunda bile kalbim ağrırdı.

Polisler odanın önünden çekildiğinde göz yaşlarımı silerek kapıya yaklaşmıştım. Gözlerini kapatmış dinlenen meleğimi gördüğümde gözlerim içeride Yoongi Hyung'u aradı. Sandalyede oturmuş Taehyung'un elini tutuyordu. Kapıyı tıklattığımda gözleri kapıyı bulmuştu. Küçük camdan kendimi belli ettiğimde gelmem için kafasıyla işaret vermişti.

"Ben hava almaya çıkıyorum Jungkook. Sen yanından ayrılma, sakın."

"Tamam Hyung." Demiştim o kapıdan çıkarken. Yanından ayrılma gibi bir düşüncem yoktu zaten. Yanımdan değil gözümün önünden bile ayırmayacaktım onu artık.

İçimde kötü bir his olduğunu söylemiştim. Ne kadar onu kırmayıp göndersem bile bela bizi yine bulmuştu. Sandalyeye oturmak için birazcık oynattığımda çıkan ses ile gözlerini açmıştı.

"Jungkook?" Demişti sorar sesiyle. Boğazım düğümlenmiş ses verememiştim. Göz pınarlarım tekrar yanmaya başlamıştı. Onunda ağlayacağının göstergesi olan dudağını büzdüğünde üzerine eğilmiş onu göğsüme yaslamıştım. Elleri ile üzerimde ki ceketin uçlarını tutmuş kafasını göğsüme daha da yaslamıştı. Saçlarının üzerine küçük öpücükler kondurmuştum bende.

"Bundan sonra-" demiştim. Sesim çıkmıyordu. Boğazım yanıyordu konuşurken. Boğazımda ki yumru geçmek bilmiyordu. "Bundan sonra yanımdan değil gözümün önünden bile ayırmayacağım seni. Her şeyine dikkat edeceğim. Özür dilerim Taehyung. Seni tek başıma gönderdiğim için özür dilerim."

"Jungkook senin suçun değildi."

"Hayır."

"Jungkook senin suçun değildi."

"Benim yüzümden oldu. Seni dinlemeliydim."

"Kendini suçlama güzelim. Sadece iyileşmene bak tamam mı?"

"Tamam Jungkookiee. Ama sende üzülme tamam mı? Değmez üzülmene."

Dediği şeyler kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Nasıl değmezdi ona? Onun için canımı bile verirdim. Tek gözyaşına herkesi yakar sadece onu bırakırdım ben. Nasıl değmez derdi? Nasıl kendini küçük görebilirdi?

"Ne demek değmez Taehyung. Sen hiç benim gözümden baktın mı kendine? Ben senin için canımı bile verebilecekken nasıl senin için üzülmem. Senin üzülmemen için herkesi silerim bir tek sen kalırsın Taehyung. Yapma Taehyung kendini bu kadar küçük görme sevgilim."

"Hyung" demişti. Sesi çatallı çıkıyordu.

"Seni hak etmiyorum. Yemin ederim seni hak etmiyorum. Sevgin çok büyük geliyor bana. Asıl sen benim gözümden bakmıyorsun kendine asla. Benim yüzümden döktüğün göz yaşları ne olacak? Hyung seni çok üzüyorum. Benim yüzümden ağlıyorsun bak şu haline. Gözlerin kıpkırmızı olmuş."

"Önemli değil Taehyung. Yemin ederim önemli değil. Sen iyi ol yeter ki sevgilim."

"Jungkook seni seviyorum."

"Bende güzelim. Bende seni seviyorum."

_

Bölüm biraz kısa oldu üzgünüm.

Kendinize iyi bakınn.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
hi, ı'm taehyung | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin