i hate to admit it

63 15 43
                                    





" Geçmiş, geleceği içinde saklayan sırlarla
dolu bir aynadır. Eğer o aynaya
yeterince bakarsan zamanın
sırrını da görürsün,
hayatın manasını da ve elbette
çocuklar aynaya baktıklarında kendileriyle
değil babalarıyla karşılaşırlar.
Kendilerini gördüklerini sanmalarına rağmen
o saydamlıkta duran babalarıdır aslında.
Zaman aktıkça farkına varacaklar bu hakikatin.
Babalarımız, unttuğumuzu zannettiğimiz ama
hiçbir zaman silinmeyecek buruk bir anı
olarak hep yaşayacaktır zihnimizde. "

-Kayıp Tanrılar Ülkesi-

•••

Telefonuna gelen bildirimle durmak zorunda kaldı ve telefonuna baktı. Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti. Anlamayarak kaşlarını çattı ve içinde oluşan kötü hisle mesajı açtı. Olmasını istemediği şey başına gelmiş gibiydi. Bunun nasıl biteceği de zamana kalmıştı...

Gördüğü fotoğraflarla hemen başını kaldırdı ve etrafına bakmaya başladı. Kimseyi göremeyince gözlerini tekrar telefonuna çevirdi. Yumruklarını hafifçe sıkmıştı. Gördüğü fotoğraflarda hem şu an bulunduğu koridorda çekilmiş bir fotoğrafı hem de dışarıda Taehyungla konuşurken çekilen fotoğrafı vardı.

Tedirgindi fakat o an siniri daha ağır basıyordu. Bunu çektirten tabii ki de babasıydı. Birazdan onu arayıp bunun ne olduğunu soracağına adı kadar emindi. Her zaman Jungkookun hayatını yönetmeyi ve kukla gibi oynatmayı sevmişti. Babasına nasıl dikkat çekmeden bir yalan söyleyeceğine de kendini hazırlamıştı. Taehyung bu kolyeyi gelip alana kadar babasının olayları anlamaması için dua etmekten başka seçeneği kalmamıştı.

Derin bir nefes aldı ve içinden kendine telkinler vererek ilk adımını attı. Belli etmemeye çalışarak etrafını tarıyordu. Önüne dönüp koridorda yürümeye başladı. Biraz ilerde olan acile gidecekti fakat çalan telefonuyla durmak zorunda kaldı. Arayan kişi babasıydı. Hemen çaprazında ki odaya yürüdü ve kontrol etti. Boştu. İçeri girerek kapıyı kapattı ve sıkıntıyla derin bir iç çekti, aramayı istemeye istemeye cevapladı.

- Ne var?

Babasının sinirli sesini duydu.

- Kendine gel. Babanım senin telefonu düzgün aç.

Hafif soğuk bir kıkırtı bıraktı havaya. Mutluluktan uzak fakat sinire bir o kadar yakın bir kıkırtıydı.

- Seni babam olarak kabul ettiğimi mi sanıyorsun? Biyolojik katkın dışında bir sikime yaramıyorsun.

Babasının derin nefes alışlarından onu sinirlendirdiğini anlamıştı.

- Seni öldürtmeden önce davranışlarını düzelt. Yanındaki o adam kimdi? İki arkadaşın dışında kimse yoktu hani hayatında? Benim hakkımda kimseye bir şey söylemeyeceğini demiştin. Öyle bir şey olursa sonuçlarına katlanacağını da biliyorsun.

- Kimse değil. Bir hastam sadece.

Babası soğuk bir gülüş bıraktı ortama.

- Ne zamandan beri hastalarını soyunma odasına götürüyorsun?

Siktir. Sıçmıştı şu an ne diyecekti? Lanet adamları onu oraya kadar takip mi ediyordu?

Sesinin titremesine izin vermeden konuşmaya çalıştı. Eğer sesi titrerse babası bir terslik olduğunu anlar ve olaya karışırdı fakat bu istediği son şey bile değildi.

- Üstüne bir şey dökmüştü. Tişört verdim. Farkında mısın bilmiyorum ama bu kadar basit konuları bile irdelemen canımı sıkıyor. Dur artık, yeter.

KİLLJOY | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin