Another story that's sad and true

49 8 24
                                    


•••

Türkiye şu an bir felaketi yaşıyor. Hepimiz tek yürek olduk. Acımızı birlikte yaşıyoruz. Ailesini ya da yakınını kaybedenlere Allahtan rahmet ve sabır diliyorum. Umarım hepiniz iyisinizdir. Bunu da inşallah birlikte atlatacağız. Herkese çokça geçmiş olsun.

•••

Bu bölümü Jungkookun ağzından anlatacağım hep ilahi bakış açısı falan olmaz. Arada 1. Kişiye de geçebilirim yani belli değil rahatsız olmazsınız umarım.

•••

Gözlerim açılmamak istercesine kirpiklerim birbirine girmişti. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Ellerimde ki tüm güç çekilmişti sanki. Hafifçe kendimi zorlayarak gözlerimi açtım. Usulca içeri giren gün ışığı gözlerimi ağrıtıyordu. Yerimde sızlanarak elimi gözüme götürüp ovaladım. Hafifçe yatakta diklenerek baygın gözlerle etrafa baktım. İçimdeki enerji sömürülmüş gibi hissediyordum. Gözlerimi ellerime indirdiğimde sargılı olduğunu gördüm. Kaşlarım çatılacağı an, dün yaşananlar anında gözümün önünden geçmişti. Benim banyoda kriz geçirip aynaya vurmam ve ardından nefessiz kalıp bayılmam.

Derin bir nefes alıp 10 a kadar saymaya çalıştım. Ciğerlerime çektiğim nefesler artık işkence gibi gelmeye başlamıştı. İlk ikiden sonra nefesim kesiliyordu. Önceden beni rahatlatan bu hareket bile içimdeki ateşi dindiremiyordu. Bundan vazgeçerek geri uzandım. Yorganı kendime çekerek pencere tarafına döndüm. Baygın gözlerle dışarıyı izlerken açılan kapıyla hafifçe irkilmiştim. Kim olduğunu adımlarından tanımıştım. Jimin.

Her zaman usanmadan gelirdi. Hiç kimseyle konuşmuyordum. Böylesi daha kolay geliyordu. Kimseye bir şey anlatasım yoktu. İçimde bir şeyleri yaşamayı daha çok seviyordum fakat bugün onunla konuşmak istiyordum. Ona haksızlık yaptığımı da biliyordum. Her dönemimde yanımda olan nadir insanlardandı. Hoseok hyung da hep sıklıkla gelirdi yanıma. Hep yanımda olur, konuşmadan yanımda uzanırdı sadece. Bu desteği bile benim için yetiyordu. Yaklaşıp tepsiyi baş ucuma bıraktığında hafifçe yatakta doğruldum. 

- Bugün canın ne çekti bilmiyorum ama ramen getirdim. İstemiyorsan hemen başka bir şey yaptırıp getireyim mi?

Cevap vermeyeceğimi sanıyordu ve soru sorduğunu anladığı an hafifçe kendini düzelterek, boğazını temizledi. Hafifçe ayaklanacağı zaman bileğinden tuttum. Günlerdir konuşmadığım için boğazımı hafifçe temizleyip dudaklarımı araladım.

- Jimin-ah.

Ani hareketimle anlık titreyen eli ve dolan gözleriyle bana bakıyordu. Yutkunup konuşmaya çalıştı. Hafifçe burnunu çekerek cevap verdi.

- E-efendim, efendim Jungkook-ah.

Yavaşça yatağın kenarına oturdu. Bu sevincine küçük bir tebessümle bakmıştım. Küçük çocuklar gibiydi. Bana değer verdiğini biliyordum. Birbirimiz için arkadaştan fazlasıydık. Kan bağım olmayan kardeşim gibiydi. Ellerini bırakarak başımı hafifçe eğdim. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Bir hafta sonra ilk defa konuşmuştum. Yanıma gelen doktorlarla bile diyaloğa girmemiştim. En son bu olduğunda kardeşimin ölümü yüzünden bu hale düşmüştüm ve yine Jimin kurtarmıştı beni o bataklıktan. Aklıma o anların tekrarı düşmeden hemen konuşmaya başladım.

- N-ne diyeceğimi bilemiyorum Jimin. Özür dilerim.

Başımı daha da eğmiş dolan gözlerimi saklamaya çalışıyordum. Koluma giren hafif sızıyla başımı kaldırmıştım. Karşımda ağlıyor ve hıçkırıkları arasında konuşmaya çalışıyordu. Bunu yanımda olduğu her zaman fark ediyordum. Ne kadar gülüp neşeli davranmaya çalışsada halime ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bana acısın istemiyordum. Hiç kimse bana acısın istemiyordum.

KİLLJOY | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin