Silent Cry

67 9 20
                                    








•••

Birden açılan kapısıyla endişeyle tüm dikkatini oraya verdi. Artık umudunu kesmişti fakat gördüğü simayla yorgun gözleri parlamış ve soluğu kesilmişti. Yanına yaklaşan bedenle tüm bedenini rahatça zemine bıraktı.

•••

Soğuk çarşaf bedenini titretiyordu. Hafifçe gerilen bedeni, terden üstüne yapışan tişörtünden yayılan sıcaklığı daha çok hissetmesine neden oluyordu. Sık nefesleri, boğulurmuşçasına nefessiz hissetmesini sağlayan etkenlerden bir diğeriydi.

Büyük yatakta cenin pozisyonu almış, bedeninin daha da küçülmesini sağlamıştı. Gördüğü kâbuslar ve hissettiği hayali eller o günlerin hafızasının bir köşesinde, sonsuza kadar kendini belli edeceğini acı bir şekilde fısıldıyorlardı.

Ay ışığı pürüzsüz tenine değdiğinde daha da kutsallaşıyordu. Hareketsiz ve hiçbir duygu belirtmeyen gözlerinde bir film şeridi gibi eski anıları geçiyordu. Yutkunduğunda aşağı yukarı inen adem elması, ay ışığından dolayı boynuna eşsiz gölgesini sunuyordu. Uzun kirpiklerinin gölgesi sıralı bir şekilde elmacıklarına dökülürken, hüzünle kapattığı gözlerinden aralarına yaş düşmesine sebep olmuştu.

Derin ve sık ormanı izlemeyi bırakarak yataktan çıkmaya yeltendi. Ayakları soğuk zeminle buluştuğu an irkilerek, hızla çekmişti. Nefes sesi sıklaştı. O sert soğukluk ona o günleri hatırlatıyordu. Gözleriyle terliklerini ararken, aradığını bulduğu an ayaklarını terliklerin içine soktu. Hafif bir titreme aldı bedeni.

Odanın içindeki banyoya yöneldi. Lavaboya yaklaşarak suyu açtı. Eline dolan suyu yüzüne hızla döküyordu. Hareketleri sıklaşırken, aldığı nefesler aynı oranda hızlanıyordu. Hıçkırıklarını fark etmeden deli gibi yüzünü yıkıyordu. Usulca süzülen tuzlu gözyaşları suya karışıyordu. Kendini zorla durdurup suyu kapatmıştı. Aldığı sık nefesler ve hıçkırıklarıyla gözlerini aynaya, zıt silüetine çevirmişti. Karşılaştığı yüzle yutkunarak gözlerini kapattı. Bu, yüzden tiksiniyordu. Aynada her defasında babasını görmekten nefret ediyordu. Onlar birbirine benzemiyordu. Kalbi her ne kadar bunu reddetse bile aklı ona bu acı gerçeği fısıldayarak ona gösteriyordu.

Beyninde yükselen ve onu suçlayan sesler susmak bilmiyordu. Kafasına vurarak susturmayı deniyordu ama olmuyordu. İnadına daha da yükselmişti desibelleri. Ağlamaktan ve kendini sıkmaktan kızaran yüzü acıdan buruştu. Derin hıçkırıkları sessiz banyoyu doldururken, daha fazla dayanamamış çığlık atıp, karşısındaki aynaya narin yumruğunu geçirmişti.  

Kulaklarını kapatarak yere düşen bedeni, kanlar içinde kalan elini hoyratça kalbine vurarak acısını dindirmeye çalışıyordu. Sertçe açılan kapıyla başını oraya çeviremedi bile. Hâlâ bağırarak ağlıyor, kalbine vuruyordu. Birden elini durduran etkenle bağırarak kendini geri çekti. "B-bırak, dokunma, dokunma yalvarırım. Y-yemin ederim hiçbir şey yapmayacağım. Uslu duracağım baba söz veriyorum."

Çığlık atarak sarf ettiği cümleler karşısındaki bedeni şok etmişti. Kırılgan bir eşyaymışçasına tutuyordu narin bilekleri. Yutkunarak cevap verdi. " Jungkook. Benim. Endişelenme sana zarar vermem." Sakince durmaya ve algılarını açmaya başlayan bedenle derin bir nefes alıyordu.

Hafifçe bileklerini bıraktı genç adamın. Elleri sakince omuzlarına götürdü. Arada genç adamın yüz ifadelerine bakarak yanlış bir şey yapmaktan uzak duruyordu.

KİLLJOY | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin