🌚
Giray arabayı şehir dışına doğru sürmeye devam etmişti. Yanında baygın halde duran kız hem onu aşırı sinirlendiriyor hem de kendine duyduğu suçluluk hissini çoğaltıyordu. Kızın onu böyle tanımasını hiç bir zaman istememişti.
Eğer o gün o çocuğa sarılmamış olsaydı bugün bu halde olmayacaklarından adı gibi emindi. Planına göre kız şirkette çalışmaya başlayacak zaman ilerledikçe ona yavaşca yaklaşıp kendisine karşı bir şeyler hissetmesini sağlayacaktı.
Planladığı şeylerin olmamasından hep nefret etmişti. Sinirle direksiyona sert bir yumruk attı. Yeni bir plan yapmak zorundaydı. Muğla'ya gitme işi yatmıştı. Daha da önemlisi kız adamdan deli gibi nefret ederken onun kendisine yaklaşmasına ihtimal bile olmadığından emindi.
Kıza kendini bir ruh hastası olarak değil de bir kahraman gibi göstermek zorundaydı. Ama bunu yaparken de kıza daha fazla zarar vermek istemiyordu. Aklına gelen bir planla gözleri baygın kıza döndü.
Arabayı yolun sağ tarafına çekip durdurdu. Daha sonra kıza yaklaşıp alnından öptü. Bu hareketiyle kız hafif kıpırdadı ama kendine gelmedi.
Adam arabayı tekrar çalıştırıp şehir dışındaki evine doğru sürmeye başladı.
Kıza yakın olabilmek, başına her hangi bir şey gelirse hemen yetişebilmek için merkeze taşınmak zorunda kalmıştı. Ama artık yanında olduğu için merkezde durmak mantıksız geldi çünkü yeterince düşmanı varken kızı onların gözüne sokamazdı.
Bir yandan arabayı sürerken bir yandan da telefonunu çıkardı. Evin çalışanı olan Gülşah Hanım'ı arayıp o gelmeden önce evi havalandırmasını ardından da yemek yapmasını emretti.
Evinde 3 çalışanı vardı. Biri aşçısı olan 50 yaşında ki Gülşah Hanım, diğer ikisi ise ona yardım yeğeni ve kızıydı. Diğerlerinin adını unutmuştu bile.
Evine geldiğinde arabayı evin yanında ki garaja park etti. Evin kocaman bir bahçesi, bahçenin ortasında küçüklüğünden kalma ceviz ağacı vardı. Bahçenin arka tarafında büyük bir havuz, hemen yanında ise sallanan koltuk ve çardak vardı.
'Kendine geldiğinde bahçeyi çok sevecek.' diye düşündü.
Daha sonrasında kendine kızdı. Kız ondan nefret ederken bahçesini neden sevseydi ki?
Düşüncelerinden sıyrılıp arabadan indi daha sonra kızın olduğu tarafa doğru yönelip kapısını nazikçe açtı. İlk önce kemerini çıkarıp yavaşça kucağına aldı.
Kız hiç tepki vermemişti. Bunu umursamadan arabanın kapısını ayağıyla kapatıp eve doğru ilerledi. Kapının önüne gelince ayağıyla kapıya vurdu.
Gülşah Hanım mutfaktan koşarak çıkıp kapıyı hemen açtı. Adamın kucağındaki kızı görünce afalladı ama bir tepki vermedi.
" Hoş geldin oğlum yemekler bir saate hazır olur." adamın küçüklüğünden beri Gülşah Hanım onun yanındaydı. Aralarında patron çalışan ilişkisinden çok anne oğul ilişkisi vardı.
"Tamam Gülşah Hanım hazır olunca haber verirsin. Ben odaya çıkıyorum."
Gülşah Hanım kafasını onaylar şekilde salladığında adam hemen merdivenlere doğru ilerlemişti. Evi üç katlı, üst katında dört oda iki banyo ve tuvalet, alt katında kendi tuvaleti banyosu olan iki misafir odası ve bir salondan ibaretti. Tabi birde olmazsa olmazı bodrum katı vardı. Bu odadan sadece Gülşah Hanım, kardeşi Dilan ve hem çocukluk arkadaşı hemde sağ kolu olan Hakan'ın haberi vardı. Çünkü bodrum katı bir cephanelikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensesi (Aşk-ı Bela Serisi 1)
Teen FictionVücudumda dolanan soğuk metal şeyle nefesimi tuttum. Bıçak olduğunu anlamam uzun sürmemişti. "Kendine gel küçük kız, yoksa seni burada parçalara ayıracağım." sesi buz gibiydi. Yüksek kahkahası yerimden sıçramama sebep oldu. Bağlı ellerimi kıpırdatm...