Bölüm şarkısı : Anıl Emre Daldal ; S.Şiddet, kan ve gözyaşı başlıyor arkadaşlar hiç bir karakter ilk bölümdeki gibi kalmayacak. Farklı bir yola girdik. Sonumuz hayır olsun iyi okumalar 🙃
🌝
Ayaklarımı hissedemiyordum ve kollarımda büyük bir acı vardı. Gözlerimi açmaya çalıştığımda sadece karanlığı görebildim. Gözlerimi bağlamışlardı. Vücudumun alt kısmından tüm bedenime yayılan bir soğukluk vardı.
Giray neredeydi? Beni bu adamların eline mi bırakmıştı?
Belki de sonum gelmişti kim bilir?
Anne baba, hayatta olsaydınız bunların hiç biri başıma gelmezdi biliyorum. Siz beni korurdunuz. Ne zaman kavuşacağız? Hemen şuracıkta ölsem kavuşurduk değil mi? Ama kimin benimle derdi olduğunu da öğrenmeden ölmek istemiyordum artık.
Büyük bir oyunun içine düşmüş gibi hissediyordum. Yine kaçırılmıştım lakin ilk kaçırılmam bununla kıyasla misafir edilmek gibi geliyordu şuan.
Giray'ı mı özledin kız? Güldürme beni.
Özlemek değildi bu hissettiklerim. O bana olan takıntısı yüzünden olabildiğince iyi davranmaya çalışıyordu bunu fark ettim ama bu adamların aynı şekilde davranacağını sanmıyordum.
Benim mi yoksa Giray'ın mı düşmanlarıydı beni kaçıranlar?
Salak mısın sen? Bizim nasıl böyle düşmanımız olabilir? Kendi halinde yaşayan biriydik o adamla tanışana kadar.
Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterirmiş lafını hak ettin şuan tebrikler(!)
Düşüncelerimi bölen şey bana yaklaşan adım sesleri oldu. Kendime geldiğimi belli etmemeye karar verip hareketsiz bir şekilde durmaya devam ettim.
Bir kaç saniye sonra adamın nefesini boynumda hissettim, kokumu içine çekiyordu. Sakin olmaya çalıştım.
Sapık herif!
Bir kaç saniye sonra vücudumda dolanan soğuk metal şeyle nefesimi tuttum. Bıçak olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
"Kendine gel küçük kız, yoksa seni burada parçalara ayıracağım." sesi buz gibiydi. Yüksek kahkahası yerimden sıçramama sebep oldu. Bağlı ellerimi kıpırdatmaya çalıştım ama nafileydi.
Etrafımda dolanıp önüme geçtiğini adım seslerinden anlamıştım. Adamın elini yüzümde hissettiğim an gözlerimi kapayan bandajı çıkaracağını anladım. Yavaşça karanlık yerini aydınlığa bıraktı.
Gözlerimi iki kez kırpıştırdıktan sonra adamın yüzüne odaklanmaya çalıştım ama daha önce hiç görmediğim biriydi. Vücudu Giray'ın vücudu gibi iriydi. Hatta belki ondan bile.
Esmer bir teni vardı. Gözlerini tam seçemesem de buz mavisine benzer olduğunu tahmin edebilirdim. Ten rengi ve gözleri birbirine tezattı. Kaslı kolları tişörtünü zorluyordu. Geniş bir omuzu ve arkadan at kuyruğu yaptığı saçları vardı. Yüzünü birine benzetmiştim ama kim olduğunu çıkaramamıştım.
Birebir kavga da kaybetmeyeceği belliydi.
Gözlerimi etrafta dolaştırınca bir depoda olduğumu gördüm, bakışlarım vücuduma yayılan soğukluğu öğrenmek için dizlerime kaydı. Belimden aşağısı buz dolu bir varilin içerisindeydi. Dehşetle gözlerimi açtığımda konuşmaya başladı.
"Sevgili takıntılın sana yetişemedi. Yazık olacak." yüzündeki iğrenç gülümseme midemi bulandırdı.
"Kimsin sen? Ne istiyosun benden?" sesim soğuğun da verdiği etkiyle titrek çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensesi (Aşk-ı Bela Serisi 1)
Novela JuvenilVücudumda dolanan soğuk metal şeyle nefesimi tuttum. Bıçak olduğunu anlamam uzun sürmemişti. "Kendine gel küçük kız, yoksa seni burada parçalara ayıracağım." sesi buz gibiydi. Yüksek kahkahası yerimden sıçramama sebep oldu. Bağlı ellerimi kıpırdatm...