SRB-8

710 60 11
                                    


''Canım yanıyor Beste, ben ne yaptım ki ona?'' Beste gözyaşlarımı silerken bir yandan saçlarımı okşuyordu.

''Kendini fazla kaptırıyorsun Mira. Etrafındaki çoğu erkek senin için pervane ama sen küçüklüğünden beri hep aynı kafa. Kuzey de Kuzey. Ne var bu Kuzey'de bu kadar?''

''Bilmiyorum, tek bildiğim onu çok sevdiğim.''

''İstersen çıkışta alışverişe falan gidelim, biraz kafan dağılır.'' dedi Beste. Başımla onayladım. Basketbol sahasından çıktık. Ben Beste'yi beklerken o sınıftan çantalarımızı almaya gitti. Bir ses duyduğumda etrafıma bakındım.

''Mira?''

''Ne var Zeynep?'' diye sordum. Sırıtarak yanıma doğru ilerliyordu. Dibime kadar durduğunda bende ona bir adım yaklaştım. Korktuğumu falan düşünmesini istemiyordum.

''Yaklaşık 10 dakika kadar önce Kuzey'den çıkma teklifi aldım. Ve senin deli gibi Kuzey'i sevdiğini biliyorum hayatım. Diyeceğim o ki; sevgilimden uzak dur, yoksa sonuçlarına katlanırsın.''

Boğazım düğümlenirken yutkunmaya çalıştım. Gözlerimin dolduğunu fark edince başımı yere eğdim, biraz bekledim ve kafamı kaldırıp gülümsedim:

''Tebrik ederim Zeynep. Ayrıca Kuzey'i sevdiğim falan yok, kendi kendine kurmuşsun. Ben Melih'ten hoşlanıyorum. Görüşürüz.'' dedim ve yanından gülümseyerek geçip okulun çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken hıçkırarak ağlamaya başladım. Çıkışa yaklaşırken koşmaya başladım. Nereye doğru koştuğumu bilmiyordum, şu an önemli olan tek şey yalnız kalmamdı.

Kuzey neden böyle bir şey yapmıştı? Durup dururken ne olmuştu? Zeynep'le çıkması da neydi? Artık nefes alamayacak kadar koştuğumda durdum. Dizlerim titrerken, kendimi bir banka attım. Oturdum, ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Kalbim koşmaktan dolayı hızlıca atarken gözlerimi kapatıp elimi kalbimin üzerine koydum.

''Kalbinin sesini mi dinliyorsun?'' Gözlerimi aralayıp yanımda oturan çocuğa baktım. Elinde kitabını okurken bana seslenmişti.

''Hayır, nefesimi düzene sokmaya çalışıyorum.''

''Hasta mısın?'' Hala kafasını kitaptan kaldırmamıştı.

''Astım var.''

''Neden koştun o zaman?'' Duraksadım. Bu çocuk kimdi?

''Bi-bilmiyorum.''

''Anlat, ben bir yabancıyım. Anlat ve rahatla.'' dedi. Ona güvenebilir miydim? Boşverdim. Nasıl olsa yabancıydı. Başından başlayarak, ona Kuzey'i ve şu an ki durumumuzu anlattım.

''Gerçekten bunun ne demek olduğunu anlamadın mı? Sana bu şekilde davranmasını? Gerçekten çok safsın. Yakında anlarsın. Hiç bir şey için kendini üzme.'' dedi ve ayağa kalktı. Bu kadar mıydı? Ben ona yarım saat boyunca derdimi anlatmıştım ve o bir kaç cümle söyleyip kalkmıştı.

''Gidiyor musun?''

''Evet.''

''Tamam, görüşürüz, ııı?''

''Efe.''

''Bende Mira. Tanıştığıma memnun oldum. Güzel bir tesadüf oldu.'' Efe gülümsedi. Elindeki kitabı bana verdi;

''Benden sana hediye.'' dedi. Gülümseyerek teşekkür ettim. Efe giderken bende ayağa kalktım.

Şu meşhur yerime gidip, dans etmeye başladım. Gözlerimi kapatarak dans ettim, dakikalarca, saatlerce. O kadar iyi geliyodu ki, dans edince her şeyi unutuyordum. Havanın karardığını bile fark etmemiştim. Oturdum, ve Efe'nin hediye ettiği kitabı elime aldım. Kitabı son işaretlediği yeri açtım. Kitapta ki altı çizili cümleleri okuduğumda, tüylerim diken diken olmuştu.

''Bende Mira, tanıştığımıza memnun oldum. Güzel bir tesadüf oldu.'' sesim kulaklarımda yankılandı. Ardından sesli bir şekilde altı çizili cümleleri okudum:

''Hiç kimse ile tesadüfen karşılaşmazsınız.

Tesadüf diye bir şey yoktur.

Hiçbir şey şans eseri olmaz.

Hayat, şansın ve tesadüfün eseri değildir.''

Gözlerim boşluğa dalıp gitmişken, telefonumu elime aldım. Saate baktığımda inanamadım. Saat 23.00 olmuştu! Telefonumdaki 22 cevapsız arama ve 16 mesajı gördüğümde bittiğimi anlamıştım. Çantamı hızla toparlayıp sırtıma taktım. Arkamı dönmemle bir şeye çarptım. Daha doğrusu birine.

''Sen napıyosun burda!''

''Ne bağırıyorsun ya?'' diye sordum.

''Mira beni sinirlendirme! Kaç saattir nerdesin sen? Annenler deli gibi seni arıyor!''

''Kuzey bana bağırma! Burdayım işte.'' Aklıma gelen sözlerle devam ettim.

''Hem sanane? Neden karışıyorsun bana? Annem gibi davranma. Ben senin hiçbir şeyin değilim!'' dedim sonlara doğru bağırarak. Kafasını önüne eğdi.

''Tamam Mira! Özür dilerim tamam mı? Endişelendim sadece!''

''Neden?'' diye sordum üzerine basa basa.

''Çünkü ben seni, yani sana.. Sana değer veriyorum tamam mı? Benim için önemlisin. Hadi, gidelim şimdi.'' dedi ve saçlarımdan öptü.


RENK Serisi 3- Saflığın Rengi BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin