Hıımm, espressoya bayılıyorum... Espresso con pannaya da... Ve hatta espresso macchiatoya da... Peki, o zaman neden cool lime refresha içiyorum? Neden esprssoyu aldatıyorum ki? Ah evet; çünkü cool lime refresha içildiği zaman insanda yeşil çay tadı bırakıyor. Ve ben deniz -ad olarak değil, çünkü ben Özge... O zaman neden deniz? Neyse!- yeşil çayın beni cezbeden hallerine bayılıyorum! Ve şu anki gibi sürekli bir aldatma çabası içine giriyorum. Fakat burnuma gelen o espresso kokusu... Ah, Tanrım! Neden hep seçim yapmak zorunda kalıyoruz ki?
Düşüncelerimi savuşturup refreshamı yudumluyorum. Masanın üzerindeki dosyayı inceliyorum. Ahmet Bey'in acil işlerinden biri! Aslında patronumu çok severim, kendisi; bir baba, bir abi ve tabii benim genel anlamda para bankam oluyor. Asıl konumuza gelirsek; evet, yine acil rapor kısımları...
İzne çıkmadan önce yanıma aldığım rapor birdenbire çok özlenmiş ve gelenek ve göreneklere uygunsuz bir biçimde istenmişti. Şimdi "Tatile çıkıyorsun neden yanına rapor aldın?" sözleri duyuyorum; ama bu, elimde olmayan bir şey. Hiçbir zaman işimi yarım bırakamam. Üstelik bu iş çok geniş çaplı bir iş ve ben gecemi gündüzümü bu işe verdiğim için, Ahmet Bey beni zorla iki günlük izne çıkartmıştı ve ben de ondan habersiz - sırf en iyisini yapmak için- hazırladığım raporu yanıma almıştım. Tabii kör olası İngilizlerin birdenbire son aşamaları inceleyecekleri tuttuğu için ve rapor da şirkette olmadığı için patronum tarafından aranmış ve bana kızılmasına razı gelmek zorunda kalmıştım. Ahmet Bey "Tatile iş götürmek de neyin nesi kızım?" dediğinde tabii ki de cevabım hazırdı: "Ben sadece sakin bir kafayla yeniden kontrol etmek istedim." Gelgelelim olayın asıl azmine; raporu incelemedim. Bugün incelerim diye düşünmüştüm ama olmadı. Üstelik bir yarım saat önce Ahmet Bey'in araması üzerine raporu ona değil de yeğenine teslim edecektim. Ahmet Bey'le kaç senedir çalışıyorum ama onun ailesinden bir üyeye hiç rastlamış değilim. Kendimi cidden işe fazla mı kaptırıyorum?
Etrafıma bakınmaya devam ediyorum. Yeğen... Yeğen... Yeğen... Nasıl bir şey ki bu yeğen? Üstelik bu yeğen beni tanıyor mu, hayır ben onu tanımıyorum da! Dosyayı göz ucuyla incelemeye başlıyorum. Şu ana kadar bir pürüz çıkmadığına göre şimdi de çıkmaz herhalde... Tekrardan etrafıma bakınıyorum. Gözüm; oturduğum koltuğun çaprazında, birkaç masa ilerideki adama takılıyor. Kahvesini yudumlarken bana bakıyor. O gözleri nereden tanıyorum? Kahvesiyle ne aşk yaşıyorsa bardağı indirmiyor adam! Öyle kabarık eski sevgili listem de yok ki... Uzaktan bana mı asılıyor?
Kahvesini ağzından çekmesiyle gözlerim daha da bir açılıyor. Kaya? Kaya! Kaya! Nasıl ya cidden o Kaya mı? Hani şu; dünyanın en budala, gıcık, egosantrik ve aynı zamanda tek bir gülümsemesiyle kızların aklını başından almayı başaran adamı! Tam karşımda oturmuş bana sırıtıyor. Hem de ne sırıtma! Gözleriyle tüm geçmişimizi film şeridi gibi bana yansıtıyor.
Onunla tekrardan karşılaştığıma inanamıyorum! Kaç yıl geçti ki aradan? On bir sene! Onun gibi psikopat bir adamla aynı ortamda bile bulunmak istemiyorum ama el mahkûm işte... Tamam, onu görmezlikten geleceğim. Aldığım her dergide karşıma çıkması yetmezmiş gibi şimdi de karşımda oturmuş, hâlâ bana bakıyor. Ve gözlerinde gördüğüm tek şey; lise yıllarında onu fena haşlamış olduğumun izleri...
Yıllar sonra biri çıkıp dönmek istediğin yer neresi diye sorsa kesinlikle lise yıllarım demem! Nefret ediyordum okuldan, öğretmenlerden ve tabii ki de Kaya'dan! Onunla aynı okulda olduğum için annemden ve salak gibi sınıfta kalmak yerine, sürekli başarı belgeleri alan kendimden! Kesinlikle Sultanahmet'e gidip dua etmek gibi hayallerim vardı. Ben sınıfta kalamıyorsam Kaya sınıfta kalmalıydı canım. Zaten tek yaptığı şey okuldaki tüm kızların dudak operasyonuna nail olmaktı! Dersleri kaynatıp hiçbir hocadan azar işitmemekti! Hocalar onun hastası, kızlar yavuklusu olmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/28566013-288-k70927.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
Roman d'amourO gün yaptığı tek hata; espresso'yu cool lime refresha ile aldatmaktı. Fakat hiç ummadığı, görmek istemediği kişi de o gün karşısına çıkmıştı. Dışarıdan bakılınca ne kadar şans işi gibi görünse de, bu tam anlamıyla bir fiyaskoydu. Onunla yüz yüze ol...