Gözlerimi açmamla başıma şiddetli bir ağrı saplanıyor. Ferhat Güzel yine başımın içine girmiş şarkı söylemeye başlamış işte! O yetmezmiş gibi bir de arkasında çalınan davul zurnayla tam düğün merasimi başlıyor. Etrafıma bakabilmeyi akıl ettiğim anda odamda olmadığımı anlıyorum. Karşımdaki duvarda asılı olan plazma, odanın siyah beyaz olması? Neredeyim ben? Ne oldu bana? Başımdaki ağrı neden sürekli kendini hissettiriyor! Sanki onu unutabilmek mümkünmüş gibi sürekli buradayım demesine hiç gerek yok!
Ağır hareketlerle yerimden doğruluyorum. Doğrulurken üzerimden kayan siyah örtüye bakıyorum ve yatağın nevresiminin de siyah olduğunu görüyorum. Bu kadar siyah düşkünü biriyle benim ne işim var ki? Örtüyü kaydığı anda üzerimdeki beyaz tişörte bakıyorum. Hızlıca örtüyü üzerimden çekiyorum ve aynı anda bacaklarımın çıplak olduğunu görüyorum! Gerçi tişörtün dizlerime kadar uzun olması beni biraz sevindiriyor ama... Neredeyim ben?
Dün akşam Kaya ile beraberdik. Arabasının gazına basıp beni kendi diyarına götürmüştü. Bol içkili bir mekâna... Onun Nuri Alço olmadığına inanıp, unutana kadar içmeye başlamıştım. Nupera'ya gitmiştik hatta! Evet, hatırlıyorum bunu! Ben Umut'un bana yaptıklarını ona tek tek anlatıp dert ortağım yapmıştım onu; fakat nişanlı olduğundan biricik sevgilim yapamamıştım. Zaten yapmak da istemiyordum. Umut'a küfür ettiğim bir anda sek bir votka istediğimi hatırlıyorum. Ondan sonrasını hiç ama hiç hatırlamıyorum. Kaya bana fazla dayanamayıp beni orada öylece bırakıp gitti mi acaba? Tabii ya neden gitmesin ki? Tüm okula rezil etmişim onu, neden eline böyle bir koz geçmişken kullanmasın ki? Belki de videomu çekip Facebook'a atmıştır? Yok, yok bunu yapacak kadar kötü biri değil Kaya... Benim için Umut'la kavga etmişken ve inanılması güç bir biçimde bana hoş sinyaller yollarken? Ama ya Kaya kötü biriyse? Unutmamalıyım ki Nuri Alço da Küçük Emrah'ın amcasıydı ve sonra neler neler yaptı?
Odanın kapısı yavaşça açılırken, ben katilini bekleyen masum bir kedi gibi yerime iyice siniyorum. Siyah örtüyü boğazıma kadar çekip sırtımı yatak başlığına dayıyorum. Ayaklarımı kendime çekip, kendimce kendimi koruma altına alıyorum.
Kaya, başını uzatıp içeriye bakınca gözlerimi yumup derin bir solak bırakıyorum. Cidden yüzüne bir tane şaplatasım geliyor bazen! Gözleri beni bulunca yamuk bir gülüşle içeriye giriyor. Onun üzerinin neden çıplak olduğunu sorgulayamayacak kadar meşgul olduğumdan sorgulamıyorum; ama şu an için sorgulayacak başka bir şeyler de bulamıyorum. Kaya neden üstsüz? Hafifçe de göğsünde siyah tüyleri varmış ve maşallah karnı Antep baklavasıyla karşı karşıya gelebilecek bir yapıda... Gözlerimi onun vücudundan çekmeye çalışıyorum; ama pek de başarılı olamıyorum. Zaten en sonunda çekmeyi başardığım anda, onun bana doğru yaklaştığını görüyorum.
Tanrım! Ben Kaya'nın evindeyim! Onun tişörtünü giyiyorum! Benim üzerimi o mu değiştirmiş? Yok, hayatta buna yeltenemez! İnanmıyorum, Kaya'nın sapık olabileceği hiç aklıma gelmemişti! Ya benim fotoğraflarımı çekip koleksiyonuna koymuşsa? Keşke polis tanıdığım olsaydı, ahlak polisine ihtiyacım var!
"Günaydın Japon," deyip yatağa oturuyor. Tam ayakucuma hem de!
Akşamdan kalma baş ağrımla ve boğazımın ekşimesiyle sesimi öksürerek düzeltmeye çalışıyorum. "Gü— günaydın," diyorum korkarak. 'Aramızda bir takım uygunsuz vaziyetler geçti mi?' diye merakla düşünmeye başlıyorum; ama hiçbir şey hatırlamıyorum.
"Nasıl oldun?" diye soruyor bana.
Neyi kastettiğini anlamaya çalışıyorum aynı anda. Ne bakımdan nasıl oldum? Genelde küfür ederken kendimden geçtiğim söyleniyor; ama Kaya bundan mı bahsediyor yoksa uygunsuz vaziyetlerimizden mi? Bunu yapmış olamaz bana değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
RomanceO gün yaptığı tek hata; espresso'yu cool lime refresha ile aldatmaktı. Fakat hiç ummadığı, görmek istemediği kişi de o gün karşısına çıkmıştı. Dışarıdan bakılınca ne kadar şans işi gibi görünse de, bu tam anlamıyla bir fiyaskoydu. Onunla yüz yüze ol...