Aynadaki yansımama bakarken, yüzüm bundan daha mutsuz olamazdı. Bu saçlarımda sürekli çoğalan beyazları ne yapacağım ben? Bu zamana kadar kesinlikle boya sürmemişken, şimdi onun nimetlerinden mi faydalanacağım yani? Mantıklı! Bu kadar kolay pes etmemdeki sebepler çok göreceli aslında... Öncelik Kaya'nın, sonralık benim kaderimin... Aklıma gelen dünkü telefon konuşmasıyla saçlarımı sinirle daha da çok çekiştiriyorum ve atkuyruğu yapıyorum. Yüzüm, saçlarım yüzünden gerilirken, gözlerimin Japonluğu daha da çok belirginleşiyor. Çektiğim eyeliner ise; ona hayat veriyor. Rimelle zenginleşip iyice havaya girerken, aklıma dün yaşadıklarım geliyor!
Dün bir seksen yerle bütünleşirken; yanımıza gelen Cemre bizi o bütünleşmeden çekmek yerine bize kıs kıs gülmeye, annem söylenmeye ve telefon çalmaya devam etmişti. Hepsi oldukları yerden memnunmuş gibi görünmüştü o an bana. Kendi işimi kendim yaparak yerimden doğrulmuştum. Cemre ile birlikte annemi de yerden kaldırmış ve koltuğa uzandırmıştı. Kapanan telefonla gözlerimi yummuş ve annemin ahlamalarına çare olmak üzere mutfağa gidip ilaç getirmiştim.
Telefonum yeniden çalmaya başlayınca bu sefer korkudan yavaş adımlarla odama doğru yürümeye başlamıştım. Telefonumu elime alırken Kaya'nın adını görmemle kanatlı bir melek olmam bir olmuştu. Heyecanla ekrana bakmış ve nasıl olduysa açabilmeyi akıl edebilmiştim. Ne diyeceğini bilemeyen yeni yetme kızlar gibiydim.
Sonra ne diyeceğimi bulmuş ve nedense buna sevinememiştim.
"Alo?"
Neden soru yüklü bir kelimeye muhtaç kaldığımın bilincinde değildim. Ama ona sormak istediğim birçok sorunun başlangıcı olduğuna sonradan kanaat getirdim.
"Neden açmıyorsun telefonunu?"
Neden mi diye düşünmüştüm. Hatta vereceğim bir cevabım bile hazırdı. Sana koşarken, bir seksen yere serildim hayatım, ondan gecikti açmam! Ama ben şeker kız olmak yerine Nemrut'un kızı olmayı tercih etmiştim ve tüm nemrutluğumla adamı deli etmiştim.
"Duymamışım, hayırdır?"
"Hayırdır mı?" demişti şaşkın bir ses tonuyla.
Gerçi o şaşırmasındı da Nemrut'un kızı olan ben mi şaşırsaydım!
"Yani bir şey mi oldu da arıyorsun?" diye terslemiştim adamı. Aklımda o an neden beni geç aradığına dair filmler dönüyordu çünkü. Buna takıldığım için kendime kızıyor ve hâlâ utanmadan da düşünmeye devam ediyordum.
Derin bir soluk almıştı. Nefesini uzun uzun alıp vermişti. "Sence de olmadı mı bir şeyler Özge?" demişti sakin bir ses tonuyla. Sesi sakinken, benim bir anda içim huzurla kaplanmıştı.
Bunu itiraf ettiğim için akılsız olmam lazım değil mi? Sürekli birbirimize yönelttiğimiz soru işaretli cümlelerin sonuna gelmek için "Böyle birbirimize soru sorarak mı konuşacağız?" demiştim soru sorarak ve aynada kendime bakıp yansımama tükürmüştüm.
Ama Kaya bu sorunun cevabının işaretini değiştirip "Hayır tabii ki de... Yani... Özge bugün olanlar..." derken, benim mantığım araya girmiş ve o kelimeleri söyleyivermiştim.
"Bugün olanlar saçma sapan şeylerdi. Kontrolsüzce yapılmış bir hataydı," demiştim. Nasıl diyebilmiştim bilmiyorum ama doğrusu bu değil miydi?
"Anladım..." demişti o da. Sesi tuhaflaşmıştı birden ama... Üzgünmüş gibi söylemişti.
"Öyle değil mi ama? Sen nişanlısın ve çok yakında evleneceksin? Hem hatırlarsan biz birbirimizden nefret ediyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
RomanceO gün yaptığı tek hata; espresso'yu cool lime refresha ile aldatmaktı. Fakat hiç ummadığı, görmek istemediği kişi de o gün karşısına çıkmıştı. Dışarıdan bakılınca ne kadar şans işi gibi görünse de, bu tam anlamıyla bir fiyaskoydu. Onunla yüz yüze ol...