Nedenler.
Nedenlerin içinde kaybolur bedenler.
Ve günü geldiğinde ödenecek ağır bedeller.
Kimsenin kaçışı yok kimseden,
Her ne kadar sen inkâr etsende,
Kurtulamazsın kaderden...༺༽♕༼༻
Karanlıkta yürümek karda yürümek gibidir. Adımlarının izi sen yürüdükçe silinir ardından.
Marifet yürümekte ya da her şeye rağmen yürümekten vazgeçmemekte değil, asıl marifet kaybolmamakta. Çünkü istersen istediğin kadar yürürsün, kaybolursan dönmek istersen bile dönmek mümkün olmayabilir.
Geçtiğin yolları ezberle, yürüdüğün yerleri unutma. Uğradığın durakları aklında tut. Farkında değilsin, oradan geçen ayak izlerin çoktan silindi bile. İstersen karda yürü, istersen karanlıkta, ama kaybolma. Kaybolmak hep kolay olan, zor olan dönebilmek. Bir gün olur da dönmek istersen, nerelerden geçtiğin aklında bulunsun.
Anlatmak istemiyorum hiçbir şeyi hiçkimseye. Aldığım nefes bile bende kalmalı. Duyduklarım bende kalmalı, gördüklerim bende kalmalı, yaptıklarım bende kalmalı. Hislerim, duygularım; baştan aşağıya bende olan benden dışarıya çıkmamalı. İnsanlar sırlarını birbirlerinin kulaklarına fısıldar. O fısıltılar dönüp dolaşıp sahibini bulmakla kalmaz, tam on ikiden vurur. Ağır yaralanmak istiyorsanız sırrınızı sizde fısıldayabilirsiniz kulaklara.
Ama ben değil sırrımı, nefesimi bile vermem.
Dirseğimi yasladığım camdan önünden geçtiğimiz ağaçları, insanları, evleri, arabaları izliyordum. Ne kadar süredir bu eylemi sürdürmekte olduğumu bilmiyorum ancak zihnimi örümcek ağı gibi saran düşüncelerin iplerine tekrar dolandığımda izlediğim görüntüler ikinci planda kalmıştı.
"Aya neler olduğunu anlatacak mısın?" diyen ağabeyimin sesi beni kendime getirdiğinde uzunca iç çektim. Kırmızı ışık her yandığında durup benimle yüz yüze konuşma fırsatını kaçırmıyordu. Fakat bende konuşmak istemiyordum.
Baybars davete katıldığında ben çoktan gerekli evrak işlerini halledip tüfeği almıştım. Kuvars ise arabamı alarak Calsio'ya çalışan adamı benim kendi malikaneme götürmek için yola çıkmıştı. Yeni dayatıp döşettiğim evimde çalışanlar dahil kimse yoktu, bomboştu içerisi. Korumalarım birkaç gün içerisinde gelecekti. Onlar da yeni evlerini tutmakla uğraştıklarından malikanemde kimsecikler bulunmuyordu. Yani evim şimdilik ıssızdı.
Bunların öncesinde Sidar Bey'in ev adresini ondan almayı ihmal etmemiştim tabii ki. Yoksa ödünç aldığım suikastçısını zamanında götüremeyebilirdim. Üstelik verdiğim söz birçok şeyden kıymetli, tutmamak gibi seçeneğim yoktu. Amirovalar sözünü canı pahasına tutar, sözüm senettir, sözüm şereftir. Ben şerefimi lekelemem de, leke sürdürmem de.
Silahımı ona emanet ettiğim için zaten yeterince huzursuzdum. Baybars'ın ise olaylara hiç hakim değilken kulağına bir şeyler gittiği için yol boyunca beni sorgulamaktan bıkmayışı beni daha çok huzursuz ediyordu. Dedikodu yapan insanlardan nefret ediyorum. Başımın katlanılmaz ağrısına gelirsek birazdan sinir krizine bile girebilirdim. Nasıl dayandığım ise şüpheli, katlanılmaz derecede ki ağrısı katlandıkça kafama birkaç mermi sıkma düşüncesi her saniye daha mantıklı gelmeye başlıyordu. Şaka yapmaksızın gerçekten bu acıyı bir şeyin ya da birinin benden alması gerekiyordu, şu durumda kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Hem de hiç.
Keşke beynimin kapatma tuşu olsaydı. Bazı anlarda ihtiyacım olan tek şey cidden bir kapatma tuşuydu.
Zihnimin yarattığı kaostan sıyrılıp, "Baybars kimsenin yaptığım şeylere karışmasını ve sorgulamasını sevmediğimi biliyorsun değil mi?" diye sorduğumda hiç sakin değildim. Ağabeyim kız kardeşini birazcık tanıyorsa konuyu daha fazla üstelemeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAPT ET
Romantik"Zapt et onu!" diye tüm şiddetiyle bağırdı Orhan. Yeşil gözlerinden ateş fışkırıyordu. Belki de onu hayatımda hiç görmediğim kadar kızgın görüyordum.Gözlerindeki öfke büyük bir taşkınlığa uğramıştı ve karanlıkta bir mum ışığı misali parlıyordu. Fak...