༺༽17༼༻ Aya Amirova

89 10 6
                                    

Yolculuğun bitişi asıl yolun başlangıcı olacak.
Yollar ise taşlı ya da dikenli değil.

Yokuşlu, ve sadece yok oluşlu.

༺༽♕༼༻

Hissiz kaldım. Gün geçtikçe hislerimi mi yitiriyordum yoksa artık hislere bağışıklığım mı vardı? Belki de ruhum ölüyordur. Olsun. Ölsün. Kararmaktansa ölsün daha iyi. Bazen ölüm en iyi seçenektir.

Tepkisiz bedenimin en sallantılı yeri zihnimin derinlikleriydi. İçerisi depremden hallice sallanırken dışım kıpırdamazdı. Dudaklarımın ardında ne kadar çığlık olsada fısıltı dahi çıkmazdı arasından. Kulaklarım duymaktan, gözlerim görmekten nefret ediyordu. Dünyaya açtığım savaş elbette kanlı olacaktı, üstüm başım kan kokacaktı.
Ben Aya Amirova'ydım ve bazen dünyaya gelmemiş olmayı diliyordum.

Ebru karşımda yıkılmak üzere olan bir harabeden farksızca duruyordu. Dokunsam yıkılacak, üflesem uçacaktı. Ne işittiğimi idrak etmeye çalıştıkta beynim daha fazla dehşete düşüyordu. Tarihe gömdüğüm tüm o anılar aynı anda çevirilen sayfalar gibi aktı gitti gözümün önünden. Elimin karnıma gidişini fark edince hemen indirdim. Hayır artık o yoktu, karnımda bebek yoktu.

Gözlerim birkaç kere kırpıştı, ağızımdaki boşluktan sızan hava ciğerlerimi tıkadı.

"Hamile misin?"

Tanrım o ses bana mı aitti? Az önce konuşmuş muydum? Ondan bile emin değildim. Dilim uyuşmuştu. Duygularımın pençesinden sıyrılmaya çalıştım. Zihnimden uzaklaşmam gerekiyordu. Gerçekliğe dönüp anılarla aramdaki bağı koparmazsam işlerin benim açımdan kolay olacağını sanmıyorum.

"Aya bana yardım et!" diyen sesi kulaklarımdan hiç silinmeyen bir feryad gibiydi.

"Çok korkuyorum!" diye haykırıp öncekinden daha şiddetli ağlamaya başlayınca kendime geldim. Elimden ne geliyorsa yapmalıydım. Yere çökeceği anda kollarımı bedenine sarıp onu hızla yakaladım. Kollarım arasında her an kıralabilecekmişçesine nazikçe tutarak göğsüme bastırdım. Bana göre birini iyi etmenin yolu sarılmaktan geçiyordu. Yani babam öyle demişti. Sarılınca geçer demişti. Babam yalan söylemezdi.

Hiç düşünmeden gözyaşlarını omuzlarıma akıttı. Ağlarken sesi boğuk çıkıyordu.

"Şşttt..." deyip elimi sarı, yumuşak saçlarına daldırdım. Göründüğünden daha hafifti.

"Tamam... Tamam ağlama Ebru. Korkma iyi olacaksın."

Sesimin yatıştırıcılığıyla onu sakinleştirme çabalarım sonuç vermeye başlayınca ilerleyen dakikalarda hıçkırıkları biraz daha dindi. Saçlarını okşayarak ona güvende olduğunu hissettirmeye çalıştım. Hamile olduğunu öğrenmenin nasıl bi' his olduğunu bilmiyordum, çünkü ben yalnızca bebeğimin öldüğünü öğrenmiştim. Yeşeren yaşamı değil, karanlık ölüm duygusunu tatmıştım. Bakış açımı hızla değiştirdim. Ebru'nun yerine kendimi koyduğumda nasıl korktuğunu daha iyi anlamaya başlamıştım. Bekar bi' genç kızdı. En önemlisi saygın Amirova ailesinin kızıydı. Mutlaka medyaya düşecekti, normal hayattaki insanlar çok önemsemese bile Amirova ailesinin bunu şereflerinde bir leke olarak göreceğine eminim. Bildiğim kadarıyla Ebru'nun sevgilisi de yoktu. Olsaydı evlenerek durumu kurtarabilirdi. Olduğunu sanmıyordum çünkü Ozan eli boş durmaz mutlaka manşetlerini atardı. Fakat haberine hiç rastlamamıştım.

"Bana yardım et lütfen." diye fısıldadığında ağlamasını bastırıyordu. Onu sıkı sıkı sarıp, "Merak etme." diye fısıldadım. Gerekirse bebeği hiçkimsenin ruhu duymadan aldırırdık. Ebru kollarını belime sarmışken gittikçe sessizleşiyordu.

ZAPT ETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin