Bir zamanlar varmış ve bir zamanlar yok olmuş.
Bir yanmış ve bir kül olmuş.
Bir zamanlar gülmüş, sonra dikenleri çıkmış.
Dokunanı kanatmış, dokunmayanı büyülemiş.
Beyaz gül lanetliymiş, siyah gül beyazın yanında masum kalırmış.
İntikam onları buluşturmuş ve sonu gelmez bir hikaye başlamış.༺༽♕༼༻
Bir zamanlar, öyle bir zamanlar nasıldım ben? Duygularımı asıp kesmeden önce nasıldım ben? Nereye uzanıyordu bu karanlığın goncaları? Kendimi intikamın sularında boğmadan önce nasıldı her şey? Dünya nasıldı? Söylesinler, nasıldı? Tepemdeki gökyüzü mavi, altımdaki yeryüzü kahverengi miydi? Ay beyaz güneş sarı mıydı? Ya terketilmek? Terkedilmek nasıldı? Terkederken senden de bir parçayı götürürdü gidenler. Acımasızca sökülüp avuçlara dökülen bir kalbi ne tamir edebilirdi? Ya kendine terk edilmek? Terkedilmelerin en vuranı. Kan akmaz ama hızla kan kaybedersin. Daha kötü bir şey varsa eğer, o da kendine terk edilmekti. Önce sevdiğim adam, ardından bebeğim terk etti beni. İlki acı, ikincisi ölüm olmuştu. İlki sarsıntı, ikincisi yıkım olmuştu.
Ben Aya Amirova'yım. Alınmaya yemin edilmiş, soğuk bir intikamın sahibi.
Ben Aya Amirova'yım, yaşadıklarımla kaybettim artık yaşamayan parçamı.
Hissizleşen bakışlarım kolayca ikna ettiğimiz Sandra'ya tırmandı. İkna etmiştik etmesine ama huzursuz görünüyordu. Veya bize tavır almıştı. Operasyonu izleyip eğlenmektense operasyonu üstlenen taraf olmak hoşuna gitmemişti. Bize de izleyip eğlenen taraf olmak düşüyordu.
"Uzatma Sandra, adamı baştan çıkartıp evine geçmeye ikna edebilecek tek kişi sensin."
Çekik gözlerini avına odaklanan bir şahin edasıyla kıstı. Karardan memnun olmadığı açıktı. Tıpkı ben gibi kendi isteği ve aruzusu dışında hareket etmekten nefret ediyordu. Yerinde olsaydım, hayır yerinde olamazdım çünkü kimse bana kolay kolay istemediğim şeyleri yaptıramaz. İkna da edemez.
"Benim işim hackerlık Aya, ama evet baştan çıkartma konusunda da mükemmelim." dedi kendine özellikle vurgu yaparken. Saçlarını geriye savurup dudaklarının kıvrımlarını büzdü. Üstesinden geleceği konusunda şüphem yoktu. Grilerim Nilay'a kaydığında tekrardan eski ruh haline büründüğünü fark ettim. İlk defa tanıdığım halinin normal Nilay'la uzaktan yakından alakası yoktu. Benim tanıdığım Nilay, Sandra'dan bile iyi iş çıkartıp o adamı yatağa atabilirdi. Çılgın, cıvıl cıvıl halinden birkaç günde eser kalmamıştı. Ruhunu kaybetmiş, geriye ızdıraplarıyla kalmış Nilay'ı görüyordum. İstemeden ona acıdım. Kısa zamanda iyileşmesini ummaktan başka çarem kalmamıştı. Ona baktığımı hissetmiş gibi kafasını kaldırınca göz göze geldik. Kahverengileri grilerimi talan etti. Gözlerimde aradığını bulamayan kadının başı hafifçe öne eğildi.
"Aya,"
Dikkatleri üzerinde toplayan, kedi mırıltısından farksız çıkan sese çevirdim sandalyemi. Hemen yanımda oturuyordu. Onun yan tarafındaysa Kuvars yerini almıştı.
"Evet?"
"Aya sen neden intikam almak istiyorsun?"
"Neyin intikamını almak istiyorsun? Taner sana ihanet ettiğine göre sen neyin peşindesin?" dedi beni gerçeğe ayıktırmak istercesine. Ama söylediklerinin zaten farkındaydım. Beynime nüfuz eden anılar keskindi. Kenarları sivri, nereden tutsam avuçlarımı kanatacak kadar bilenmişti hafızamda. Belli belirsiz iç çektim. Beklediğim sorulardandı. Hazırlıksız sayılmazdım. Önce Sandra'yı buldu gözlerim, ardından Kuvars'a değdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAPT ET
Storie d'amore"Zapt et onu!" diye tüm şiddetiyle bağırdı Orhan. Yeşil gözlerinden ateş fışkırıyordu. Belki de onu hayatımda hiç görmediğim kadar kızgın görüyordum.Gözlerindeki öfke büyük bir taşkınlığa uğramıştı ve karanlıkta bir mum ışığı misali parlıyordu. Fak...