Yalancı bir kâbustan gerçeklerin sesiyle uyanıyorsun.Gözlerini aç ve aynaya bak,
kendini tanımayacaksın.
Daha güçlü ol, çünkü gerçeğin kâbusundan uyanamayacaksın.
༺༽♕༼༻Bazen durup, hayatın frenlerine süratle asılmak gerekiyordu. Durmak bilmeyen insanoğlu bir kere bile olsa durmalı ve ne yaptığını düşünmeliydi. Sorgulamalıydı nedenleri.
Sorguya çekmeliydi, hesap vermeliydi kendisine. Neden diye sormak beraberinde her şeyi getirirdi. Tek bir soru evrenin sırlarını, hatta ismi sır olan her şeyi açık ederdi. Neden nedenden ibaret olmayan tek şeydir. Çünkü neden yoksa sonuçta yok. Sonuç olmasa bile neden hep var olacaktı.
Vicdan mahkemesinde yargılanmamış her insan insanlığını yitirmiş demektir. Anlaması zor olmasa gerek, hayat sadece yaşam ve ölümden ibaretken ona bir anlam katılmalı. Anlamsız hayatlar yaşamaya değer değil aslında. Uğruna bir savaş verilmeli, anlamı olmalı. İşte nedenler ve anlamlar doğumdan ölünceye dek hayatın temeliydi. Nedenler sonuçları getirdi, anlamlar birçok şeyi ayağımıza serdi.
Anlamın değerini ise yalnızca hayattaki amacını yitirenler anladı. Fakat artık çok geçti. En azından onlar için, kendi adıma... Henüz değil sona gelmek, yaklaşmadım bile.
Anlamı yoksa ne önemi var?
Kuvars şuursuzca sürükledi bedenimi kollarımdan tutup. Adımlarım ona ayak uydurmakta güçlük çekiyordu. Bi' an durup onu kendime çevirmeyi, sonra ise omuzlarından tutup sarsmam gerektiğini düşündüm. Aklını kaybetmemişse bile kendini kaybetmişti. Ben ise az önce duyduğum iki kelimenin pençlerinden kurtulamıyordum.
"Kuvars dur!" diyebildiğimde çoktan arabamın önüne gelmiştik. Fakat durmadı. Yolcu koltuğunun kapısını açtı ve beni içeriye ittirdi. Gözü hiçbirşeyi görmez, kulakları işitmezcesine hareket ediyordu. Tıpkı kontrolü kaybetmiş gibi. Evet onu tamamlamaya en uygun kelime kontrolsüzlüktü. Dur dediğimde dahi tepki göstermemişti. Kapıyı üzerime kapattığında çiftliğin önüne toplanan kalabalığı gördüm. Peşimizden koşturmuş olmalıydılar. Hiçbirinin hiçbir şeye anlam veremiyor olduğu çok açıktı. Henüz bende veremiyordum. Ne demişti Kuvars? Nilay, yetişmezsek ölecek! Kulağa dehşet verici geliyordu. Ki zaten öyle olmalıydı.
Nilay ölecek. Diye hatırlattım kendime. Şok etkisinden çıkıp konunun ne kadar ciddi olduğunu hissetmeliydim. Kavrayabilmeliydim gerçeği. Saniyeler geçmeden şoför koltuğuna geçtiğinde, "Hemen bana neler olduğunu en başından anlat!" diye haykırdım. Nilay neden ölüyordu? Nasıl ölüyordu? Motor kazası mı geçirmişti? Kesin bir cevap arayışındaydım. Kuvars inatla tek kelime etmiyordu.
Arabayı çalıştırmak için anahtar gerektiğini idrak eden adam hiç düşünmeden küfür etti. Anahtar çantamda, çantam da odamdaydı.
Konunun acil oluşundan, "Anahtar çantamda. Çantam odamda kaldı." dediğimde yeniden ve yeniden birkaç küfür edip kapıyı açıp indi. Kuvars'tan hayatımda duymadığım küfürleri işitirken karşısında tek kelime edemedim. Son birkaç dakikadır yaşanmasına anlam veremediğim şeyler oluyordu. Hangi ara Nilay ölüyorduda hangi ara arabaya gelmiştik biz? Kendimi bilmesem aklım durdu diyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAPT ET
Romance"Zapt et onu!" diye tüm şiddetiyle bağırdı Orhan. Yeşil gözlerinden ateş fışkırıyordu. Belki de onu hayatımda hiç görmediğim kadar kızgın görüyordum.Gözlerindeki öfke büyük bir taşkınlığa uğramıştı ve karanlıkta bir mum ışığı misali parlıyordu. Fak...