Bölüm 13

60 13 2
                                    

Bölümü okurken yukarıdaki şarkıyı dinleyebilirsiniz. Keyifli okumalar.
:)

"Seni kurtardım abi! En azından seni kurtardım."

Kağan, titremeye başlamıştı. Avuç içleri terlemişti. Kucağındaki Mira'nın başını yavaşça göğsünden uzaklaştırarak yere koydu. Titreyen ve ağrıyan bacağına rağmen yavaşça ayağa kalktı. Ayaktaydı ama yürümeye gücü yoktu. Ayaktayken uzunca bir süre Anıl'ın yerde yatan bedenine baktı.
Anıl'ın yüzündeki gülümseme hiç silinmemişti.
Anıl gülüyor, Kağan ağlıyordu. Ağrıyan bacağını sürükleyerek Anıl'a doğru ilerlemeye başladı.
Anıl'ın yanına yaklaşan Kağan, yanında yere çöktü. Anıl, hâla gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Ağlama abi, ben çok mutluyum. En azından seni kurtarabildim ve kahramanca ölüyorum."

Kağan, nefes alamadığını hissederek yutkundu ve gözlerini Anıl'dan kaçırdı.

"Değer miydi peki? Sevmediğin biri için canını hiçe saymaya değer miydi?"

Kağan, üzüntüden konuşamıyordu bile.

"Ben yanılmışım abi. Sen benim bu hayatta babamdan sonra tek ailemmişsin. Aramızda kan bağı olmamasına rağmen sen bana abilik yaptın."

Kağan, alayla cevap verdi.

"Lan ne yaptım ben sana? Biz birbirimizi hiç sevmedik ki."

Kağan, o gece Anıl'ı kardeşi gibi hissetmişti ama belli etmemek için dalga geçer gibi konuşmaya çalışıyordu. Üzüntüsünü ne kadar saklarsa saklasın başaramıyordu.

"Yanılıyorsun abi!
Sen hatırlamazsın ama ben küçükken karanlıktan çok korkardım ve korktuğum zaman annemlerin yanına gidemiyordum. Çünkü annem bana 'erkek adam korkmaz.' Diyordu. Annemin bu sözleri canımı yakıyordu. Ben erkektim ama karanlıktan çok korkuyordum. Sen de benim gibiydin. Gece uyurken ışığın açık uyurdun. Ben de her korktuğumda gelip senin yanına giriyordum. Sen bunu fark etme diye de sabahın ilk ışıklarıyla yanından kalkıp kendi yatağıma geçiyordum. Ben ne kadar inkar edersem edeyim o evde yanında güvende hissettiğim tek insan sendin."

Kağan, ağlamasını durdurabilmek için dudaklarını birbirine bastırdı. Bunu o da biliyordu ama hiç bir zaman onun korkup yanına geldiğini yüzüne vurmamıştı ve şimdi kendisi itiraf ediyordu.

"Anıl, ölme lan!"

Kağan'ın istemsizce ağzından çıkan şeyle Anıl, elini Kağan'ın omzuna koydu.

"Eğer sen yaşayacaksan ben ölmeye razıyım. Abi, o katili yakala ve cezasını çekmesini sağla. Sevdiklerimizin kanını yerde bırakma."

Kağan, tam cevap vereceği sırada arkasından gelen öğürme sesi ile başını arkasına çevirdi.
Mira, öğürüyordu ve ağzından siyah bir duman çıkıyordu.
Başını tekrar Anıl'a çevirdiğinde gözlerinin kapalı olduğunu görerek elini nabzına götürdü.

O ölmüştü.

Kağan'ın Kardeşinin yasını tutmaya bile vakti yoktu. Öfke ile saçlarını karıştırıp sürünerek Mira'nın yanına yaklaştı.
Mira, çok kötü bir durumdaydı.

"Mira, iyi misin? Beni duyuyor musun?"

Mira'nın bilinci kapalıydı ve hâla öğürmeye devam ediyordu. Kağan hemen ona sarılarak başını göğsüne yasladı.

"Senden başka kimsem kalmadı Mira. Eğer sende gidersen..."

Devam edememişti Kağan, sanki boğazına bir yumru oturmuştu.

Mira, öğürmeye devam ediyordu.

Kağan, transa geçmiş gibi Mira'nın ağzından çıkan siyah dumana bakmaya başlamıştı. O sırada Profesörün söylediği şey aklına gelmişti. Profesörü iyileştirmek için içine çektiği hastalığı şimdi de kusuyordu.

Kağan aniden kendinden bile beklemediği bir hamle yaparak Mira'nın dudaklarına yapıştı. Mira'nın içine çektiği bütün ölü hücreleri kendi içine çekmek istercesine öpmeye başladı Mira'yı.
Mira'nın içindeki duman Kağan'ın dudaklarının arasından Kağan'ın içine doğru akmaya başladı.

Kağan, ne yaptığının farkındaydı. Kağan, bunu yaparak sadece Mira'nın içindeki dumanı içine çekmiyordu. Aynı zamanda Mira'nın içindeki ölü hücreleri de nefesini Mira'nın içine doğru akıtarak temizlemiş oluyordu.
Kağan'ın rengi morarmaya başlamıştı. Mira'nın rengi ise normale dönüyordu.
Kağan, acı içerisinde Mira'nın dudaklarından ayrılarak Mira'ya baktı.
Ellerini saçlarının arasından geçirerek yüzünden boynuna doğru eli ile bir yol çiziyordu.
Nefes alamıyordu ama çok huzurlu hissediyordu.

Mira, gözlerini aralamaya başlamıştı. Karşısında Kağan'ı görünce şaşkınca Kağan'ın morarmış suratına bakmaya başladı. Bu renk ölmek üzere olan bir insanın rengi gibiydi.
Mira, telaşla yattığı yerden kalktı ama Kağan'ın yere düşmesine engel olamadı.

"Kağan? Neler oluyor?"

Kağan, nefes alamadığı için konuşamıyordu. Elini zorla kaldırarak Mira'ya uzandı ve yavaşça yanağını okşadı. Eli daha fazla havada kalamayarak yere düştü. Gözleri kapanmak üzereyken zoraki konuştu.

"Umarım, başka bir hayatta, başka bir şekilde, yeniden karşılaşırız."

Mira ağlıyordu.

Kağan ölmüştü, Kağan ölmüştü, Kağan ölmüştü...

"Kağan!!"

Mira'nın haykırışı sokağı inletmişti.

"Hayır, bu hikaye böyle bitemez!"

Mira, Kağan'ın yerde yatan bedenini sarsmaya başladı.

"Uyan!"

Kağan, hiçbir tepki vermiyordu. Bedeni buz gibiydi.

"Kağan..."

Mira'nın sesi kısılmıştı.

"Kağan..."

Yalvararak konuşmaya başladı.

"Uyan, lütfen. Ölmesi gereken bendim. Sen değil bendim."

Mira, Anıl'ın ve Kağan'ın cesedinin yanında haykırarak bağırıyordu ve etrafta kimse yoktu. Bulunduğu ortam mezarlıktan farksızdı.
Tek yaşayan kendisiydi. Böyle olmamalıydı. Sadece o yaşamamalıydı.

Elini Kağan'ın soğuk olan yüzüne götürdü ve yavaşça okşamaya başlayarak konuştu.

"İntikamımızı alacağım. Sana söz veriyorum. Bize bunu yapanların yaşamasına asla izin vermeyeceğim. O profesör denilen ibne acı çekerek Ölecek."

Mira'nın ağzından ilk defa kötü bir söz çıkmıştı.

Ve o gün, o gece Mira, Kağan'ın ölü bedeninin yanında saatlerce yattı. Soğuk bedenine işlemiyordu sanki.
Kağan'ın Soğuk teni bile onun ısınmasına yetiyordu.
İşte gerçek sevgi her durumda insanın içini ısıtıyordu ama malesef gerçekten seven iki insan asla birlikte mutlu bir şekilde yaşayamıyordu. Çünkü bu dünya iyiler için fazla kötüydü.
*************************************

DENEK 301Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin