Yer yarıldı da içine girmişti sanki... Kafamdan geçen bin bir türlü kötü senaryo ve ihtimallerle canımın yandığını hissettim. Gözümden bir damla yaş akarken ıslanmış olan yanağımı sinirle kot ceketime sildim. Her ne kadar itiraf etmekten kaçıyor olsam da Ege'nin gidişi farkında olmamı sağlayacak bir şey doğurmuştu. Bu kayboluş, bana onun benim için ne kadar değerli olduğunu öğretmişti. Yokluğunda ne kadar boşlukta hissettiğimi göstermişti. İçtiğim kahvenin onsuz tadının olmadığını, yazdığım kitabın hiçleşmeye başladığını, sabah erken saatte kalkmanın anlamsızlığını, sorularımla başını şişirebileceğim birinin yokluğunu, alay eden kimsenin yanımda olmayışının verdiği hoşnutsuzluğu... Daha sayamayacağım kadar çok nedenin ikimizin arasındaki bağı kuvvetlendirdiğini biliyordum.
Sessiz sokağın ortasında beliren arabanın gaz sesiyle ayağa kalktım. Menekşe, kırmızı renkli vosvosuyla evin tam önünde durduğunda hiç oyalanmadan yanına oturdum. O da benim gibi üzerine mavi renkli bir kot ceket almıştı. Kıvırcık lüleleri bugün çok daha gür duruyordu. Arabaya biner binmez yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.
"Gözlerin kıpkırmızı görünüyor, Vera." dedi ve parmağıyla gözümün altını tutup hafifçe aşağıya çekerek göz sağlığımı kontrol etti.
"Günlerdir en fazla iki üç saat uyuyorum ama bu duruma alışmış sayılırım."
"Ege, uyumayı ne kadar çok sevdiğinden bahsetmişti." Emniyet kemerimi bağlıyorken bu dediğiyle duraksadım ve sulu gözlerle ona baktım.
"Gerçekten mi? Başka ne söyledi?" dedim sevgiye muhtaç bir kedi yavrusu gibi. Menekşe, gözünün önüne düşen saç tutamını elinin tersiyle itti. Gaz pedalına yüklenirken bu dediğime güldü.
"Bunları biraz 'kafa dağıtırken' konuşuruz. Ne dersin?"
Ona uyum sağlayarak gülümsedim ve başımla onayladım. İkimizin de enerjisini yerine getirecek bir şarkı bulma ümidiyle arabanın müzik klasörüne tıkladım. Bilmediğim bir yabancı müziğin üzerine basıp şarkıyı açtım. Hafif neşeli tınısı olan müziği sevince bir kez daha gülümsedim. Arabanın camını açarak elimi dışarı çıkardım ve rüzgarın elimi okşamasına izin verdim.
Pek fazla arkadaş canlısı olduğum söylenemezdi. Tanıştığım her insanla aramı iyi tutardım fakat Taner dışında biriyle gerçek bir yakın bağ kurmanın üzerinden epey geçmişti. Bu yüzden Menekşe ile kız kıza takılma fikri hoşuma gitmeye başlamıştı. Onu sorgulayıcı yaklaşmadığım bu kısa süre içerisinde Menekşe de kendini benim yanımda daha rahat hissetmeye başlamıştı.
Menekşe arabasını altın renginde, neon ışıklarla süslenmiş tabelanın üzerinde "Anka Cafe Bar" yazılı olan barın önüne park ettiğinde şaşırarak ona baktım. İsmin hemen altında da "Yeniden doğup, var olmak isteyen herkese kapımız açıktır." yazıyordu. Tıpkı dirilişin sembolü olan simurg gibi... Bu cümle hoşuma gitmişti. Kendimi anka kuşu gibi hissettiğim bu günlerde bu sözü okumak bazı gerçekleri yüzüme çarpmıştı. Eski Vera Toksöz yoktu. Artık Vera Toksöz, her gün farklı tabularını yıkan, yeni duyguların kendisini ele geçirmesine izin veren ve küllerinden yeniden doğarken hayatında bambaşka sayfalar açıp tertemiz tüylerle dirilen bir anka kuşuydu.
Yine sarı rengin ön planda olduğu çerçeveli pencereler mekana ayrı bir şirinlik katmıştı.
"Şaka yapıyorsun. Taner'i buraya gelmemiz için çok kez ikna etmeye çalışmıştım ama bir türlü gelemedik." dedim arabadan inerken. Menekşe gülümseyerek kolunu bana doladı ve elindeki araba anahtarına bir kez basıp arabayı kilitledi.
"Burası sabaha kadar açık olup bildiğim en güzel yerlerden biri. Ayrıca bu saatlerde oldukça sakin oluyor. Yeniden doğmaya hazır mısınız Vera Hanım? " Kurnazlık dolu yüzüne bakarak sırıttım ve başımı salladım. Barın içine girdiğimizde mekanda çalan caz müzik kulaklarımı doldurdu. Gerçekten son derece iyi dekore edilmiş bir kafe bardı. Taş duvarların ortama verdiği otantik hava hoşuma gitmişti. Etrafın sarı aydınlatmalarla donatılması sakinleştirici bir etki veriyordu. Çok kalabalık olduğu söylenemezdi. On, bilemedin on beş kişinin varlığından söz edebilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safderun
RomanceNarin Durukan'ın gizemli ölümü ve o geceye dair bilinmeyenleri çözmek adına yola çıkan Vera Toksöz'un tek dileği yalnızca bu gerçek hikayeyi kaleme almaktı. Fakat hikayenin önemli kahramanlarından Ege Köksal'ın anlattıkları karşısında kendini Narin...