Altı saat. Ege ve Cihan'ın çiftliğin deposuna girip bir daha hiç çıkmamalarının üzerinden toplam tam altı saat geçmişti. Kapının ardından gelen şiddetli sesler karşısında merakım ve korkum gittikçe artıyordu. Oğuz konuşacak mıydı? Ege ve Cihan onu bir gün içerisinde konuşturamazsa Asil ne yapacaktı? Bu süre zarfında yalnızca bir saat verandada uyuyakalmış ve uyandığımda serseme dönmüştüm. Fabrikada kaldığımız saatler sonrasında üstüm başım kir içerisindeydi. Bu yüzden Arya'nın bana verdiği temiz kıyafetlerle üzerimi değiştirdim. Bir kez daha içeriye girip kontrol etmek istediğimde Arya önümde durdu ve nazikçe elini göğsüme koyup sakinleştirmeye çalıştı.
"Daha beş dakika önce gittik, Vera. Merak etme, halledecekler."
"Rüya'nın iyi olduğuna eminiz değil mi?" dedim bir de onun için endişelenerek. Son zamanlarda anksiyete seviyem tavan yapmıştı.
"Evet, Kadir ile gittiler. Kadir'in evinde ikisi de güvende. Kadir'e güvenebiliriz."
"Biliyorum. Kadir benim de dostum. Ondan asla zarar gelmez." Gergin bir şekilde kollarımı birbirine doladım. Tam o sırada çiftliğin kapısında diğer dostum, can arkadaşım Taner belirdi. Bir anlığına hayal gördüğümü düşündüm. En ihtiyacım olduğu anda gelmesinin başka bir açıklaması olamazdı. Fakat Taner koşar adım içeriye girip kollarını boynuma doladığında ve nefessiz kaldığımda gerçek olduğunu anladım.
"Gelmemeni söyledim ya Taner!" diyerek ona kızsam da yanımda olduğu için minnettardım. Bir kız çocuğunun her zaman kardeşine ihtiyacı vardı. Taner geri çekilip benim iyi olup olmadığımı kontrol ettikten sonra sitemkâr bir şekilde bana baktı.
"Kadir her şeyi anlattı. İnanamıyorum, Vera. Bu olanlar çok..."
"Fazla değil mi?" Omuz silktim. Başını sallayarak hayret dolu bakışlarla beni onayladı.
"Garsonun itirafı her yere yayılmış. Narin'in ölümü yeniden gündeme geldi. Bu olay kimse zarar görmeden bir sonuca kavuşacak mı, Vera?"
Cevabı bende değildi fakat bunun olmasını en çok ben isterdim. Cevap veremediğimi ve kötü gözüktüğümü fark edince Taner özür dileyerek bir kez daha sarıldı. Sonrasında hatırlayarak Arya'ya ufak bir baş selamı verdi. Üçümüz, orada öylece bekliyorken çiftliğin önünde yeniden bir hareketlilik oldu. Kimin geldiğini görmek için başımı Taner'in arkasından eğdiğimde gelen kişinin Menekşe olduğunu fark ettim. O an öyle hiddetle doldum ki büyük adımlar atarak Menekşe'nin üzerine doğru yürüdüm. Aramızda çok az bir mesafe kaldığında durdum. Menekşe kısılmış gözleriyle bana baktı.
"Senin ne işin var burada? Ne yüzle buradasın Menekşe?" diyerek yüzüne bağırdığımda suratı iyice asıldı. Rahatsız bir tavırla bir adım geri attı.
"Ege ile konuşmaya geldim. Oğuz'u bırakması için ne gerekiyorsa yaparım. Gerekirse cinayeti benim işlediğimi söylerim." Bu söylediğine yapma bir kahkaha atarak karşılık verdim. Menekşe iyiden iyiye sinirlerimi yıpratmaya başlamıştı. Arya, belki de ilk defa Menekşe'ye karşı benden daha sakin davranarak onu görmezden geldi. Yalnızca göz devirerek kolumu tuttu ve beni geri çekmeye çalıştı.
"Bırak, Vera. Değmez." Hemen sonra, Menekşe'ye sert bir bakış atarak ekledi:
"Nasılsa havlayan köpek ısırmaz." Bu dediği öyle hoşuma gitti ki dudaklarım keyifle yukarıya doğru kıvrıldı. Menekşe ikimize de öfke dolu gözlerle baktı. İlk baştaki yalvarması ve çaresizliği bir anda silinip gitmişti.
"İçeri gireceğim. Çekilin önümden."
"Menekşe sen kendini ne sanıyorsun? Sen... Ege'yi kandırdın. Beni kullandın. Seni ciddiye alacağımızı mı zannediyorsun?" Menekşe başını daha dik tutarak ısrarcı tavrını devam ettirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safderun
RomanceNarin Durukan'ın gizemli ölümü ve o geceye dair bilinmeyenleri çözmek adına yola çıkan Vera Toksöz'un tek dileği yalnızca bu gerçek hikayeyi kaleme almaktı. Fakat hikayenin önemli kahramanlarından Ege Köksal'ın anlattıkları karşısında kendini Narin...