Bunun arkasından gelecek klişe cümleleri tahmin edebiliyordum. Yine de ne diyeceğini merak ederek geriye doğru bir adım attım ve sol elimle tezgaha tutunarak onu dinledim.
"Dinliyorum?"
Menekşe, sıkıntılı bir durum varmış gibi davranıyordu. Tedirgin bir ifadeyle düzleştirmiş olduğu saçlarını eliyle tek bir noktada topladı ve nasıl başlayacağını düşündü. Birkaç dakika sonra ölümcül bir hastalığa yakalandığımı söylese şaşırmazdım. Konuşmaya hazırlanmasını bekledim. Bir yandan başımı hafifçe eğdim ve Taner'in neye bu kadar güldüğünü merak ederek bahçedeki masaya baktım.
"Beni asla yanlış anlamanı istemiyorum ama Narin'in ve bizim hayatımızı ele alırken bazı çizgilerinin olması gerektiğini sana hatırlatmak isterim."
İşte başlıyordu. Narin'in ve bizim hayatımız. Vurguladığı kelimeler harikuladeydi. Bir yorumda bulunmadan devam etmesi adına başımı salladım. Uslu bir kız olduğumu gösterirsem daha rahat dökülebilirdi değil mi?
"Biliyorsun bu olay çok taze. İtiraf etmem gerekirse Ege biraz dengesiz bir insan. Aldığı kararlar, yaptıkları bizi şaşırtabiliyor. Açıkçası teklifini kabul ettiği için biraz şaşkınım. Çünkü Ege henüz Narin'in ölümünü atlatamadı. Soracağın sorular, anlattıkları onun canını yakacak. Arkadaşımın canının yanmasını istemiyorum."
Ellerimi birleştirdim ve sahiden de dediklerini dikkate alarak cümlelerini kesmeden onu dinledim. Cümlelerine virgül koyduğunu hissettiğimde nihayet konuştum.
"Bu anlattıklarının sonu nereye varacak? Bu hikayeyi yazmaktan geri çekilmeyeceğimi biliyorsun değil mi?" dedim öncelikli olarak kararımın net olduğunu göstermek isteyerek. Menekşe başını salladı.
"Söylediklerimi yanlış anlıyorsun. Burada benim için önemli olan Ege ve onun incinen ruhu. Onun toparlanmasını istiyorum ve toparlandığı süreçte kimsenin onun canını yakmadığına emin olmam gerek."
Bu söylediğinden sonra sinirlenmeye başlamıştım. Elbette kimsenin canı yanmayacaktı. Burada birilerini acıtmak için bulunduğum hissine nasıl kapılmıştı? Arkadaşını koruma isteğine, uyarıda bulunma ihtiyacı duymasını anlayabiliyordum. Fakat ben Ege'nin incinmiş ruhunu önemsemeyecek kadar bencil biri değildim.
"Ege'nin ruhunun incindiğini görebiliyorum. Amacım asla onun özel hayatına müdahale etmek değildi. İkimiz bu işi tahmin ettiğinden daha iyi idare edebiliyoruz, Menekşe. Aklın kalmasın, ona zarar verecek bir şey yapmam."
Menekşe, dediklerini anlamaya başladığımı düşünerek büyük bir rahatlama yaşadı ve sıkmış olduğu omuzlarını serbest bıraktı.
"Onu üzecek soruların ne olduğunu biliyorsun. Ege, ne hissederse bunu yüzüne yansıtır. Onun içini görmek çok kolay. Bu yüzden yüzünün düştüğünü görüyorsan, üsteleme, sorma, sorgulama."
İçini görmek kolay mıydı sahiden? Ege Köksal'ı çözmeyi başarmış biriyle konuşuyor olmak garip hislere sürüklenmeme neden oldu. Keşke ben de onu, Menekşe'nin gördüğü gibi görebiliyor olsaydım. Evet, Ege'nin yüz ifadelerini yorumlayabilmek kolaydı. Fakat sözleri, yaptıkları, mimikleri birden fazla yoruma neden olabilecek tehlikeli sulardı.
"Yine kim neyi sorgulamıyor?"
Ege'nin elindeki üst üste konulmuş tabaklarla içeriye girdiğini görünce Menekşe, arkasını dönerek aramızdan çekildi. Ege'nin hemen arkasından gelen Taner elindeki içecek şişelerini tezgaha bıraktı.
"Masada çok az bir şey kaldı. Ege yardım kabul etmiyordu ama onu dört kişi masayı daha çabuk toplayıp şu belleğin içindekilere bakabileceğimize ikna edebildim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safderun
RomanceNarin Durukan'ın gizemli ölümü ve o geceye dair bilinmeyenleri çözmek adına yola çıkan Vera Toksöz'un tek dileği yalnızca bu gerçek hikayeyi kaleme almaktı. Fakat hikayenin önemli kahramanlarından Ege Köksal'ın anlattıkları karşısında kendini Narin...