Bölüm 41 | Safderun

76 13 0
                                        

Vera

Ege, Arya, Cihan, Menekşe ve Oğuz'un içeri alınışından üzerinden tam bir hafta geçmişti.

Arya'nın dediği gibi 1 yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Bunun sonucunda Arya, 3 yıl mesleğine geri dönemeyecek. Oğuz, intihara azmettirme suçundan on yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı zamanda cezası iki yıldan fazla olduğu için avukatlık mesleğinden tamamen men edildi.

Öte yandan Asil Acar, ev hapsi cezasından kaçma suçundan gözaltına alındı. Vedat, kan kaybından o eski fabrikada öldüğünden, Asil Acar'ın gözü hiçbir şey görmüyordu. Bu kafa dağınıklığı yüzünden o eski fabrikadaki gizli kalması gerekenleri koruyamadı. Polisler yasa dışı bulunan bazı maddelere el koyduğunda birçok karanlık işleri bir hafta içerisinde açığa çıktı. Yine bu yasa dışı maddeler için Asil'e aracı olan bir adamın öldürüldüğü haberi hızla yayıldı. Asil, onu açığa çıkardığı için bu adamı bıçaklayarak öldürmüştü. Bunun sonucunda, yeni çıkmış olduğu hapse tekrardan giren Asil, bu kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Ege'nin yatağında yatıp çıkmadığım saatlerin sonunda korkunç bir baş ağrısıyla uyandım. Hemen yanı başımda duran gazeteye yeniden gözüm kaydı. Gözümüze sokarcasına büyük puntolara yazdıkları manşet, baş ağrımı daha çok ağrıtıyordu: Narin Durukan'ın ölümü nihayet açıklığa kavuştu. Ölümünden sorumlu 'arkadaş grubu' hak ettiği cezayı aldı. Gazeteye sinirlenerek bütün öfkemi ondan çıkardım ve buruşturup bir kenara fırlattım. Ege, odasını bu kadar dağıttığımı görse acaba ne yapardı? Günlerdir odasından çıkmıyordum ve üstelik ağzıma tek lokma yiyecek girmiyordu. Kapının çalmasıyla birlikte yataktan doğrulmak için çaba harcadım. Ayağa kalktığımda gözüm aynadaki yansımama takıldı. Bir hafta içerisinde oldukça kilo vermiştim. Bu da gözaltlarımı çökertmiş, çenemin daha sivri ve yüzümün olduğumdan daha yaşlı gözükmesine neden olmuştu.

Ayaklarımı adeta sürüyerek kapıya doğru gittim. Kapı deliğinden kimin geldiğine baktığımda Taner'in yorgun yüzüyle karşılaştım. İsteksizce kapıyı açtım ve "Hoş geldin." dedim. Taner, son zamanlarda fazlasıyla tekrar ettiği cümleyi bir kez daha yüzüme çarptı: "Korkunç görünüyorsun."

Taner'i içeriye davet ettikten sonra, oturma odasında unutmuş olduğum pizza kutularını atmak için bir poşet aldım. İçleri dolu, fazla dokunulmamış pizzaları atmaya kıyamadığım için poşet yerine, sosisleri hayvanlara bırakmak için bir kap aldım. Taner peşimde dolanıyor, ne zaman toparlanacağımı soruyordu.

"Bilmiyorum, Taner." Diyerek kestirip attım. Ortalığı biraz toparladıktan sonra, bir ağrı kesici alıp kendimi koltuğa bıraktım. Başım çatlıyordu.

"Bir yıl boyunca böyle devam edemezsin."

"Sorun da tam burada. Bir yıl." Dedim kelimenin üzerine bastırarak.

"Ceza indirimi almaları çok yüksek ihtimal, Vera. O kadar beklemeyeceksin."

Boş, telkin cümlelerini daha fazla dinlemek istemediğim için ağrı kesiciyi içtiğim gibi yeniden koltuğa uzandım. Taner, bu kez dayanamayarak başımda dikildi ve başımın altındaki yastığı sertçe çekti. Bu ani hareketi karşısında başım koltuğa çarptı. Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Kalk, güzel bir duş alıyorsun. Sonra da gidiyoruz."

"Hiçbir yere gitmiyorum, Taner. Uyuyacağım."

"Yapman gereken işler var. Ege için."

"Ne?" Ege kelimesini duyunca bir anda algılarım açılıverdi. Kulak kesilerek biraz da olsa yattığım yerden doğruldum.

SafderunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin