3. BÖLÜM

7.6K 176 69
                                    

Baran'dan

Kapım çalınınca tekdüze bir sesle
"Gir."
diye seslendim.

Kapı açılınca içeriye ürkek adımları ile yeni sekreterim girdi. Onu görünce hızlanan kalbim yüzünden yutkunma ihtiyacı hissettim.

Sanırım sert ve yüksek bir sesle gir dediğim için korkmuştu. Önün benden korkması isteyeceğim son şey bile değildi.

Ürkek adımları masamın önünde durunca onu izlemeye başladım.

Yere bakarak kısık sesi ile konuşmaya başladı.
"Şeyyy.. Baran Bey bir adam size bir dosya getirdi de onu getirmek için şey etmiştim."

Dudaklarını dişlemesiyle gözlerim oraya kaydı. Yutkunarak gözlerimi camdan dışarı çevirdim ve ona cevap verdim.

"Masaya koy ve dışarı çık"

"Peki efendim."
diyerek masaya yaklaştı. Eğilerek dosyayı masaya bırakınca saçları önüne döküldü. Önüne dökülen saçlarından gelen lavanta kokusuyla istemsizce derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım.

O kadar güzel kokuyordu ki sabaha kadar koynumda yatırıp kokusunu soluyabilirdim.

Dosyayı bırakıp geri çekildi ve konuşmaya başladı.

"Başka bir isteğiniz var mı efendim?"

"Hayır. Çıkabirsin"

Bu odadan hemen çıkmalıydı yoksa onu kucağıma çekecektim ve kafamı boynuna gömüp o nefis kokusunu saatlerce solumya başlayacaktım.

Sekreterim odadan çıkınca hemen dosyaya uzandım ve kapağını açtım. İlk sayfada güzel yüzünün resmi vardı. Hemen altındaysa Melek Sıphai yani ismi ve soyismi yazıyordu. Sayafyı çevirdiğimde;
Bir yetimhanede 18 yaşına kadar kaldığı daha sonra ise yüzde yüz burslu bir üniversite kazanarak yetimhaneden ayrıldığı yazıyordu.

Üniversiteyi birincilikle bitirip bir kaç yere iş başvurusu yapıp burda işe alınmış.

Şimdiye kadar hiç ilişkisi olmamış ve bu beni çok mutlu etmişti. Bunun anlamı benim küçük kızımın ilkleri benim olucak demekti.

Kişiliği ile ilgili çok fazla birşey yazmıyordu sadece ürkek ve masum. Bunu da zaten dışardan bakan herkeze fark ettiriyordu.

Hiç sabıka kaydı yoktu. Der notları hep yüksekti. Anlaşılan benim küçük kızım sandığımdan daha zekiydi.

Bir kaç zırvalığı daha okuyup dosyayı masamdaki kilidinin sadece bende bulunduğu güvenli çekmeceme koyup kilidini vurdum. Anahtarını cebime atıp odadan çıktım ve Melek'in odasına girdim.

Gözlüğünü takmış bir kaç dosyayı inceliyordu. Benim girdiğimi görünce hemen ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.

"Bir şey mi istemiştiniz Baran Bey"

"Hayır. Ben çıkıyorum. Sen yarının programını bugünden hazır et bana mail olarak at."
deyip onu dinlemeden kapıyı kapattım ve asansöre doğru ilerledim.

Melekten

Baran Bey çıktıktan sonra hemen yarın için program hazırladım. Daha sonra programı Baran Beyin E'mail'ine attım.

İki saattir tablet ve bilgisayar ile uğraştığım için her yerim tutulmuştu. Kalkıp kafeteryaya doğru ilerlemeye başladım. Kafeteryadan kahvemi alıp çıkarken onları görüm. Çocukluğumun kabusu ve benim bu denli ürkek olmamın sebebi olan insanları.

Bana bakarak gülüşüyorlardı demek ki onlar da beni tanımıştı. Sima olarak hiç değişmemişlerdi. Sadece biraz daha olgun duruyorlardı.

Aslında değişmemelerine çokta şaşırmadım. Sonuçta üç yıldır birbirimizi görmedik. Ama keşke aynı şirkette çalışmasaydık

Kafamı yer doğu eğip kafeteryanın çıkışına ilerliyordum. En iyisi onları görmezden gelmekti.

Ama sandığım gibi olmadı kafeteryadan çıkarken kolumda bir el hissettim ve arkaya doğru çevirimdim. Kafamı kaldırınca şeytan üçlüsünün başı olan Cenk'i karşımda gördüm. Yancılarıda hemen arkasındaydı.

"Görmeyeli dahada güzelleymişsin Melek"
diye iğren bir ses tonu ile konuşmaya başladı Cenk.

Ben ise sadece kokudan
"B..brak ko..lumu"
diye kekeledim

Kekelediğimi duyunca daha da bir keyiflenmiş gibi iğrenç bir şekilde gülümsedi bana.

"Hala bıraktığım gibi ürkeksin." 
diye sadece benim duyabileceğim bir tonda fısıldadı.

Can havliyle kolumu elinden kurtarıp odama koştum.

Umarım bir daha karşılaşmazdık...

BÖLÜM SONU
HERGÜN BÖLÜM ATAMAY BİLİRİM OKURLARIM

AMA EN GEÇ BİR HAFTAYA BÖLÜM GELİR

YARIN GÖRÜŞMEK ÜZERE...🤗🤗❤

Ağanın İstanbullu Sevdiği (Ağa Gelini 1.KITAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin