Melek'ten
Şu an Baran ben ve Ayşe ile akşam ki düğünümüz için Mardin'in büyük çarşısının ünlü bir kuaförünün önündeydik.
Ayşe arabadan inmiş beni beklerken Baran ban durmadan aynı sözleri tekrarlayıp duruyordu.
Baran arabadan inmeden önce bana bu gün yüzüncü kez ve tekrar aynı şeyi söyledi.
"O yüzünü yere eğdiğin an.....(derin nefes alır)... bu Mardin'i herkezin başına yıkarım. Duydun mu? Dün o lokantada sana laf söyleyen kadınları Mardin'den sürdüm. Şu an korkudan yüzüne bile bakamazlar ama sen başını eğmiyceksin bebeğim."
"Tamam Baran."
Ben de bu gün Barana yüzüncü kez aynı cevabı cerince arabadan indik.
Baran, Ayşe ile beni içeri bırakırken kuaförün sahibi olduğunu düşündüğüm,muhtemelen otuzlarının sonuda olan ve saçına aklar düşen kadına bir bakış attı. Sanırım bu bakış 'kimse laf söz etmesin' bakışıydı.
Muhtemelen Baran kadına önceden ufak! bir uyarıda bulunmuştu. Çünkü kadın hafiften yutkunarak ve bana belli etmemeye çalışarak kafasını sallayıp bizi içeri buyur etti.
Ben çok muhattap olmak istemdiğim için sessiz kalırken Ayşe benim konuşmayacağımı anlamış olmalıydı.
Çünkü kuaför sahibi ile iletişime o geçmişti.
"Muhtemelen abim söylemiştir. Ama tekrarlamakta bir zarar görmüyorum. Herkes çenesine sahip çıksın,aksi taktirde olacaklardan Yılmaz aşireti sorumlu olmaz!"
Son cümlesini yüksek sesle söylemişti. Sanırım kuafördekilerin duyması içindi.
Başım dik bir şekilde kuafördeki kadınları keskin bakışlarımla süzüyordum.
Artık eskisi gibi kırılgan olmayacaktım. Çünkü benim kırılgan kişiliğim Mardin gibi acımasız bir şehire dayanamazdı.
Bu sebeple postumu biraz kalınlaştırmalıydım.
Sonuçta ilerde bu şehrin hanımı olacaktım. Baran'ın değimi ile hanımağası.
Kafam dik bir şekilde topuklularımı yere sertçe vurarak önden geçtim ve yukarıya yöneldim.
Aşağıya göre dah şık olan salona girdiğimde bir kaç kadının gözlerinin üzerime çevrildiğini hissettim.
Hepsinin üzerinde gözümü gezdirince bazılarının iğrenir bir şekilde bana baktığını gördüm. Diğer kısım ise hemen fısıldaşmaya başlamıştı.
Arkama bile dönmeden kuaför sahibine seslendim.
"Aynur hanım. Bu katın hemen boşaltılmasını istiyorum."
"A..ama Melek hanım,burdaki müşteriler de sizin gibi saygın ailelerden. Başımız derde girebilir."
Müşteri kadınlardan bazılarının göğüsünü kabartıp,böbürlenerek ve yüzlerine pis bir gülümseme ile bana bakmaya başladığını görüm.
Çoğu şu an bana küçümser bakışlar atıyordu. Allahtan ki müstakbel kocamın Mardin'deki gücünden haberm vardı.
Sesimi hafif yükselttim ve kadınların gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladım.
"Burdaki tüm kadınların ailelerinin saygınlığını toplasan, Yılmaz aşiretinin saygınlığına ulaşamayacağını yalnızca ben değil burdaki herkes biliyor sanırım."
Dik bakışlarımı,yüzündeki gülümsemeleri solan kadınlardan çektim ve arkamı dönerek kuaför sahibine döndüm.
"Şimdiiii...eğer başınızın derde girmesini istemiyorsanız,BU SALONU HEMEN BOŞALTIN AYNUR HANIM."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağanın İstanbullu Sevdiği (Ağa Gelini 1.KITAP)
ChickLitBir adam var Mardin'in en büyük aşiretini sahibi ve Mardin'in her yerine sozü geçen bir ağa. Babası öldürüldüğü için bir o kadar da dugusuz. İşleri gerği 6 aylığına İstanbul'a gider. Ve orada ilk görüşte aşık olur. Aşık olduğu kız ise çok masum an...