Melek'ten
Şu an arabada hastaneye gidiyorduk. Aslında gerek olduğunu düşünmüyordum ama konakta Baran'a gerek olmadığını söyleseydim konaktaki öfkesinden nasibimi alırdım.
O yüzden bir şey diyememiştim. Aslından şu anda da çok sakin olduğu söylenemezdi.
Sinirle direksiyonu sıkıyordu ama bunun farkında değildi.
Ağladığım için ıslanan gözlerimin altını sağlam olan elimle sildim ve direksiyonu sıkmaktan parmak boğumları beyzalamış elinin üzerine elimi koydum. Daha sonra konuşmaya başladım.
"Tamam acımıyor artık. Sinirlenme bu kadar."
"Güzelim. Sinirlenmemin nedeni senin canını yakmasıydı. Canın hala yandığı için sinirli olmam normal. Ama ben bilirim kime ne yapacağımı. Şu hastaneden dönelim de bir hele sonra herkeze yerini hatırlatacağım. Yokluğumuzda kendilerini ağa belleyenler var."
"Baran yeter sinirlenme artık."
"Tamam güzelim. Bir şey demiyorum."
Baran arabayı park edince kafamı kaldırdım. Hastaneye gelmiştik.
Arabadan inince Baran hemen yanıma gelip sağlam elimi sıkıca tuttu ve hastanenin girişine yürümeye başladı.
Hastanenin ismine bakınca şaşırmıştım. Çünkü Yılmaz Özel Hastanesi yazıyordu. Merakla Baran'a döndüm ve sordum.
"Baran hastane sizin mi?"
"Evet bebeğim."
Hastaneye girince bir çok kişi muhtemelen gelen kişi Baran olduğu için etrafımızda pervane oldu.
Baran beni hemen asansöre yönlendirdi. Asansöre binince 8. Katın düğmesine bastı. Yukarı çıktıktan sonra asansör açıldı ve Baran beni bir odaya yönlendirdi.
Odanın yanındaki kartı okuyunca neden bu kadar kat çıktığımızı anladım. Sanırım Baran elimdeki yanığı biraz büyüterek doktor bir tanıdığının yanına getirmişti beni. Çünkü kapının yanındaki kartta Prof. Dr. Engin Çınar yazıyordu.
İçeri girince adam hemen ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.
"Ooooo Baran bey bu ziyaretinizi neye borçluyuz acaba."
"Sözlümün eli yandı Engin. Bir bak hele."
.....
Yarım saat sonra
Adam elimr baktıktan sonra bir kaç krem ve ağrı kesici yazıp çok büyük bir yanık olmadığını söylemişti. Daha sonra ise baranla birkaç şey konuşmuşlardı.
Şu an ise ıdadan çıkmış baranla birlikte asansöre biniyorduk.
Asansörün kapısı kapanınca Baran'a döndüm.
"Baran ne gerek varfı profa falan. Ufacık bir yanıktı."
Baran bana dönünce asansörün bekleme düğmesine bastı ve dibime girdi. Yaralı olan elimi incitmekten korkarmış gibi tuttu ve kadırıp dudaklarına götürdü. Daha donra yanığın az üstüne küçük bir öpücük kondurdu.
"Senin canın yanınca benim yüreğim yanıyor hatun."
Daha sonra elini yanağıma koydu. Dudaklarıma masum bir öpücük kondurıp geri çekildi. Bir yandan yanağımı okşamaya başlarken diğer yandan gözlerimin üzerini öpüyordu.
Ellerimden birin omzuna koydum ve kısık sesim ile konuşmaya başladım.
"Asansörü meşgul ediyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağanın İstanbullu Sevdiği (Ağa Gelini 1.KITAP)
Literatura FemininaBir adam var Mardin'in en büyük aşiretini sahibi ve Mardin'in her yerine sozü geçen bir ağa. Babası öldürüldüğü için bir o kadar da dugusuz. İşleri gerği 6 aylığına İstanbul'a gider. Ve orada ilk görüşte aşık olur. Aşık olduğu kız ise çok masum an...