Geç bölüm için kusura bakmayın delilerim. Gerçekten kendime bile zamanı zar zor buluyorum. Ayrıca peşimi belalar asla bırakmadı.
Medya için ben sezen Aksu'nun çalma listesini dinledim :)
İyi okumalar 💜
Adal'ın iyileşmesinin üstünden günler hatta haftalar geçmişti ama ben ona eskisi gibi yaklaşamıyordum. Aynı evde olmamıza hatta aynı okulda ve aynı sırada oturmamıza rağmen aramıza giren soğukluk belli oluyordu. Başkalarının gözünde aynı olabilirdik ama bunu ikimiz anlıyorduk.
Belki bunun sebebi ben olabilirdim ama elimden başka bir şey gelmiyordu. Okulda pek kaçma şansım olmuyordu ama dersler sayesinde pek konuşamıyorduk. Okuldan sonra ise sık sık Ege ile buluşmaya başlamıştım. Onu hem çok özlemiştim hemde biraz da olsa bahanem oluyordu. Eve geldiğimde ise ders bahanesi ile pek ortak zaman olmuyordu.
Bu belki salakça gelecek ama elimden başka bir şey gelmiyordu. O başkası için ağlarken ben onun için ağlamıştım. Hastayken bilinçsiz olduğu için bana dediklerini büyük ihtimalle hatırlamıyordu ama ben hatırlıyordum. Şimdi bana neden böyle oldu diye sorsa açıklama bile yapamazdım bu yüzden elimden sadece kaçmak geliyordu.
Bazen kalbimiz ve beynimiz ortak karara varırdı. Tabi bu yüz yılda bir kez falan olurdu ama yine de olurdu. Benim ise son zamanlarda kalbimden ses çıkmıyordu. Artık o bile susmuş ve beynimin emirlerini dinlemeye başlamıştı.
Çok umut etmiştim ama olmamıştı.
"Umut; hiç bitmeyen bahar mevsimidir. İçine kar da yağar, fırtına da kopar ama çiçekler hep açar."
Fakat benim içimde hep fırtına kopuyordu. Daha çiçek açtığını görmemiş, hissetmemiştim. Artık tüm umudum bitmiş ve kalbim bile prangalarını beynime vermişti. Pek doğru kararlar aldığımı düşünmüyordum ama yine de bir nebze olsun kendime gelmiş gibi hissediyordum.
"Daldın yine... Heyoo!" elini gözümün önünde sallayan Ege ile kendime geldim. Kafamı ona çevirdiğimde bana üzgün gözlerle bakıyordu. Büyük ihtimalle düşündüğüm şeyler yüzüme yansımıştı.
"Bu kadar seviyorsan git konuş. Bu şekilde davranman ikinizi de imkansızlığa iten şey." Ege her şeyi biliyordu. Benim Adal'ı yıllardır sevdiğimi ve daha bir çok şeyi. Bana, babamdan sonra duygularım hakkında en fazla destek veren kişiydi.
Adal ile konuşmamı, böyle yaptıkça elime hiç bir şey geçmeyeceğini sürekli söylüyordu ama ben, söylesem bile her şeyin daha berbat olacağına inanıyordum.
"Ege her zaman aynı şeyi diyorsun ama kolay değil. Düşün 11 yılın birlikte geçtiği, resmen kardeşten bile daha öte olduğun bir insana, ben sana aşığım diyeceksin. Sence bunu demesi çok mu kolay? Empati yapıyorsun değil mi?" ben pes etmiştim. Sevgim değil ben pes etmiştim. Sevgime, kalbime karşı kaybetmiştim ama kalbimde Adal'a karşı kaybetmişti. Büyük bir çıkmazda savruluyordum.
"Yapıyorum ve Adal'ında sana vurgun olduğunu düşünüyorum. Sen fazla düşünüp kendini çıkmaza sokuyorsun, kusura bakma." gözlerini gözlerime sabitledi.
"Onun ilgisi kardeş olduğumuz için."
"Siz kardeş değilsiniz, kendine gel."
"Kardeş olmak için kan bağına ihtiyaç yok Ege. Evet belki benim sevgim kardeşçe değil ama onun sevgisi öyle. Hem Adal'ın sevdiği başka birisi var. Bu yüzden bu konuyu kapatalım artık." ağzımdan kelimeler sanki yuvarlanarak çıkıyordu. Söylemesi zor, hissetmesi daha zordu.
"Peki kapatalım bu konuyu başka bir şey konuşalım. Bir kaç hafta sonra doğum günün bir yerlere gidelim mi?" diyerek konuyu hızlıca değiştirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/327915098-288-k370385.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM •bxb
Подростковая литература"O benim imkansızımdı, ben onu severdim ama sevdikçe acı çekerdim. Çektiğim acı büyür büyür ve beni yok ederdi. Sevdiğime kıyamazdım, onun canını yakamazdım. O acı sadece beni bitirirdi. Biliyordum beni sevmezdi. Biz kardeş gibi büyümüştük hatta kar...