5 • vur hançeri kalbime

627 80 204
                                    

bölüm 5 ; vur hançeri kalbime
çalıyor ; ataberk kurnaz, riq - kâbus

***

Hafta sonunu yurtta gezip Isaac'in odasını arayarak geçirsem de elimdeki tek şey koca bir hiçti. Yetmezmiş gibi İhtiyar da zihnimi deli gibi meşgul ediyordu. O gün Braeden'a ulaşmak için deli danalar gibi koşuşu gözümün önünden gitmiyordu. Adam sırf bana kulübü bıraktırmak için yakamdan tutup silkelemişti. Mendebur kadının ismini duyunca hemen Usain Bolt'a dönüşmüştü.

"Stiles elindekine dikkat edecek misin?"

"Hm?" Elime yasladığım çenemi kaldırmadan yanımda oturan Lydia'ya baktım. Diğer elimde tuttuğum tüpü işaret ediyordu. "Ha... Pardon." Tüpü tutacağa yerleştirip tahtaya formülleri yazan hocayı dinlemeye -daha doğrusu dinliyormuş gibi yapmaya devam ettim. Aklım tamamen başka âlemlerdeydi.

Karışımı hazırlamaya başladığımız esnada Lydia tekrar "Stiles!" diye feryat etti.

Ne olduğunu anlamak için bakmama gerek yoktu çünkü tüpü küçük ocağa yerleştirirken elimi yaktığımın gayet farkındaydım. Tıslayarak kendimi geri çekerken elimi havada salladım. Tenim hafifçe kızarmıştı. Lydia elimi tezgâhtaki musluğun altına çekerken ona izin verdim. "Becerdim, anasını si-"

"Terbiyenizi takının Bay Stilinski," dedi bir ses.

Anında laboratuvar kapısına döndüm. Bay Hale kapıda dikilmiş dümdüz bir ifadeyle bana bakıyordu.

Bayan Wilton tebeşiri bırakıp ellerini silkelerken "Ah, Bay Hale," diyerek kapıya baktı. "Çoktan buradasınız demek." Tebeşirli elini önlüğüne silerek masasına gitti. "Biraz beklerseniz listeyi size verebilirim."

Bay Hale elini kaldırıp onu durdurdu. "Lüzumu yok, Bayan Wilton. Lütfen Stilinski'ye teslim edin. Kendisi bana iletecektir. İyi dersler."

Kibar konuşması karşısında dehşete düşerken bir yandan elimi kurulayan Lydia'ya baktım. "Bunu duydun mu?"

"Neyi duydum mu?" Yüzüne düşen saçları hışımla geri atarken elimi çekiştirip silkeledi. "Bir kıpırdamadan dur be."

Boştaki elimi kapıya doğru salladım ama tersime kalıyordu, bu yüzden Lydia'nın kafasına vurdum. Bana öyle sağlam bir tane vurdu ki kaburgalarımdan birkaçının kırıldığından şüphelendim. "Ah! Yavaş lan!"

"Bay Stilinski, buraya gelir misiniz?"

Bayan Wilton'ın sesini duyunca yerimden fırladım. "Evet efendim!"

Masasına gittiğimde bana bir tomar kağıt uzatıp "Bay Hale'e teslim et ve sonuçları aldığından emin ol," diye uyardı. Sonra gözleri elime, kızarmış deriye çevrildi. Göz devirdi. "Bir de eline pansuman yapsan iyi olur. Laboratuvar ocaklarının tehlikeli olduğunu biliyorsun."

Kağıtları kolumun altına sıkıştırırken gülümsemeye çalıştım. "Tabi efendim. O hâlde ben çıkıyorum." Eliyle beni kışkışladı. Lydia'ya orta parmak çekip sınıftan çıkarken Bayan Wilton çoktan tahtaya dönmüştü bile.

Merdivenleri inip zemin kata adım attığımda Bay Hale duvarın arkasından çıkıp önümde beliriverdi. Yerimde sıçrayıp geri doğru tökezledim ve merdivenin en alt basamağına düştüm. "Hığam- Öhöm." Bir yandan düşüşümü hafifletmek için kullandığım yanık avcumun acısını görmezden gelmeye çalışırken bir yandan da dudaklarımdan fırlamaya çalışan küfrü durdurmak için çırpındım. Kağıtlar kolumun altından yerlere saçılmıştı. "Ödümü kopardınız Bay Hale!" Elimi kalbimin üstüne koyup soluklandım.

Kollarını göğsünde kavuşturarak "Çok kolay korkuyorsun," diye sırıttı.

"Kimin önüne böyle aniden çıksanız korkar."

faculty of those stuck in the past | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin